- Cüz’i akıl, bir şeyden hüküm çıkaracak akıl değildir. O, ancak fen sahibinden fenni kabul eder, öğrenmeye muhtaçtır. 1295
- عقل جزوی عقل استخراج نیست ** جز پذیرای فن و محتاج نیست
- Bu akıl, öğrenmeye ve anlamaya kabiliyetlidir. Ama vahiy sahibi ona öğretir.
- قابل تعلیم و فهمست این خرد ** لیک صاحب وحی تعلیمش دهد
- Bütün sanatlar, şüphe yok ki önce vahiyden meydana gelir, fakat sonra akıl, onların üstüne bazı şeyler katar!
- جمله حرفتها یقین از وحی بود ** اول او لیک عقل آن را فزود
- Dikkat et de bak! Bizim bu aklımız, hiçbir sanatı, usta olmadıkça öğrenebiliyor mu?
- هیچ حرفت را ببین کین عقل ما ** تاند او آموختن بیاوستا
- Hile kılı kırk yarar ama usta olmadıkça hiçbir sanatı elde edemez!
- گرچه اندر مکر مویاشکاف بد ** هیچ پیشه رام بیاستا نشد
- Sanat bilgisi, bu akılla olsaydı ustasız bir sanat meydana gelirdi! 1300
- دانش پیشه ازین عقل ار بدی ** پیشهی بیاوستا حاصل شدی
- Âlemde mezar kazıcılık ve mezar yokken Kaabil’in mezar kazıcılığını kargadan öğrenmesi
- آموختن پیشه گورکنی قابیل از زاغ پیش از آنک در عالم علم گورکنی و گور بود
- Mezar kazma, en bayağı bir sanat... Düşünceden, düzenden, fikirden doğacak değil ya!
- کندن گوری که کمتر پیشه بود ** کی ز فکر و حیله و اندیشه بود
- Fakat Kaabilde bu anlayış olsaydı Hâbili başı üstünde taşır mıydı?
- گر بدی این فهم مر قابیل را ** کی نهادی بر سر او هابیل را
- Ben bu ölüyü, bu kana, toprağa karışmış ölüyü ne yapayım, nasıl yok edeyim der miydi?
- که کجا غایب کنم این کشته را ** این به خون و خاک در آغشته را
- Bir de gördü ki bir karga, ölü bir kargayı ağzına almış, hemen geldi...
- دید زاغی زاغ مرده در دهان ** بر گرفته تیز میآمد چنان