- Her gün, âdeti veçhile mescitten yeniden yeniye hangi ot, hangi kök bitmiş... O padişah, bunu arar araştırırdı.
- قاعدهی هر روز را میجست شاه ** که ببیند مسجد اندر نو گیاه
- Gönül haktan gizli kalan o otları gizlice can gözüyle görür, tanır.
- دل ببیند سر بدان چشم صفی ** آن حشایش که شد از عامه خفی
- Sofinin, gül bahçesinde başını dizine dayayıp murakabeye dalması, dostlarının başını kaldır, bahçeyi seyret... Allah rahmetinin eserleri olan çiçeklere, kuşlara bak demeleri
- قصهی صوفی کی در میان گلستان سر به زانو مراقب بود یارانش گفتند سر برآور تفرج کن بر گلستان و ریاحین و مرغان و آثار رحمةالله تعالی
- Sofinin biri, bir bağda neşelenip açılmak için soficesine yüzünü dizine dayamış,
- صوفیی در باغ از بهر گشاد ** صوفیانه روی بر زانو نهاد
- Varlığının ta derinlerine dalmış gitmişti. Her zevekilin biri onun bu uykusundan usandı.
- پس فرو رفت او به خود اندر نغول ** شد ملول از صورت خوابش فضول
- Dedi ki: Ne uyuyorsun ya hu? Bir başını kaldır da üzüm çubuğuna, şu ağaçlara, “Allah’ın rahmet eserlerine, yeşilliğe bak! 1360
- که چه خسپی آخر اندر رز نگر ** این درختان بین و آثار و خضر
- Allah emrini dinle... Allah “Allah’ın rahmet eserlerine bakın” dedi... Yüzünü şu rahmet eserlerine çevir, seyret!
- امر حق بشنو که گفتست انظروا ** سوی این آثار رحمت آر رو
- Sofi dedi ki: A heveskâr kişi, Allah eserleri gönüldür... Dışarıdakilerse ancak ve ancak Allah eserlerinin eserleridir.
- گفت آثارش دلست ای بوالهوس ** آن برون آثار آثارست و بس
- Bağlar, bahçeler, yeşillikler, gönüldedir... Dışarıdakiyse akarsuya vuran akislere benzer.
- باغها و سبزهها در عین جان ** بر برون عکسش چو در آب روان
- O görünen bağ, suya akseden hayalî bir bağdır... Suyun letafeti yüzünden oynar durur!
- آن خیال باغ باشد اندر آب ** که کند از لطف آب آن اضطراب
- Bağlar, bahçeler, meyveler, gönüldedir. Onların letafetinin aksi, şu suya toprağa vurmuştur! 1365
- باغها و میوهها اندر دلست ** عکس لطف آن برین آب و گلست