English    Türkçe    فارسی   

4
1358-1367

  • Sofinin biri, bir bağda neşelenip açılmak için soficesine yüzünü dizine dayamış,
  • صوفیی در باغ از بهر گشاد ** صوفیانه روی بر زانو نهاد
  • Varlığının ta derinlerine dalmış gitmişti. Her zevekilin biri onun bu uykusundan usandı.
  • پس فرو رفت او به خود اندر نغول ** شد ملول از صورت خوابش فضول
  • Dedi ki: Ne uyuyorsun ya hu? Bir başını kaldır da üzüm çubuğuna, şu ağaçlara, “Allah’ın rahmet eserlerine, yeşilliğe bak! 1360
  • که چه خسپی آخر اندر رز نگر ** این درختان بین و آثار و خضر
  • Allah emrini dinle... Allah “Allah’ın rahmet eserlerine bakın” dedi... Yüzünü şu rahmet eserlerine çevir, seyret!
  • امر حق بشنو که گفتست انظروا ** سوی این آثار رحمت آر رو
  • Sofi dedi ki: A heveskâr kişi, Allah eserleri gönüldür... Dışarıdakilerse ancak ve ancak Allah eserlerinin eserleridir.
  • گفت آثارش دلست ای بوالهوس ** آن برون آثار آثارست و بس
  • Bağlar, bahçeler, yeşillikler, gönüldedir... Dışarıdakiyse akarsuya vuran akislere benzer.
  • باغها و سبزه‌ها در عین جان ** بر برون عکسش چو در آب روان
  • O görünen bağ, suya akseden hayalî bir bağdır... Suyun letafeti yüzünden oynar durur!
  • آن خیال باغ باشد اندر آب ** که کند از لطف آب آن اضطراب
  • Bağlar, bahçeler, meyveler, gönüldedir. Onların letafetinin aksi, şu suya toprağa vurmuştur! 1365
  • باغها و میوه‌ها اندر دلست ** عکس لطف آن برین آب و گلست
  • O neşe selvisinin aksi olmasaydı Allah bu âleme aldanış yeri demezdi.
  • گر نبودی عکس آن سرو سرور ** پس نخواندی ایزدش دار الغرور
  • Bu aldanış şudur; yani bu hayal, erlerin, gönülleriyle canlarının aksinden hâsıl olmuştur.
  • این غرور آنست یعنی این خیال ** هست از عکس دل و جان رجال