- Varlığının ta derinlerine dalmış gitmişti. Her zevekilin biri onun bu uykusundan usandı.
- پس فرو رفت او به خود اندر نغول ** شد ملول از صورت خوابش فضول
- Dedi ki: Ne uyuyorsun ya hu? Bir başını kaldır da üzüm çubuğuna, şu ağaçlara, “Allah’ın rahmet eserlerine, yeşilliğe bak! 1360
- که چه خسپی آخر اندر رز نگر ** این درختان بین و آثار و خضر
- Allah emrini dinle... Allah “Allah’ın rahmet eserlerine bakın” dedi... Yüzünü şu rahmet eserlerine çevir, seyret!
- امر حق بشنو که گفتست انظروا ** سوی این آثار رحمت آر رو
- Sofi dedi ki: A heveskâr kişi, Allah eserleri gönüldür... Dışarıdakilerse ancak ve ancak Allah eserlerinin eserleridir.
- گفت آثارش دلست ای بوالهوس ** آن برون آثار آثارست و بس
- Bağlar, bahçeler, yeşillikler, gönüldedir... Dışarıdakiyse akarsuya vuran akislere benzer.
- باغها و سبزهها در عین جان ** بر برون عکسش چو در آب روان
- O görünen bağ, suya akseden hayalî bir bağdır... Suyun letafeti yüzünden oynar durur!
- آن خیال باغ باشد اندر آب ** که کند از لطف آب آن اضطراب
- Bağlar, bahçeler, meyveler, gönüldedir. Onların letafetinin aksi, şu suya toprağa vurmuştur! 1365
- باغها و میوهها اندر دلست ** عکس لطف آن برین آب و گلست
- O neşe selvisinin aksi olmasaydı Allah bu âleme aldanış yeri demezdi.
- گر نبودی عکس آن سرو سرور ** پس نخواندی ایزدش دار الغرور
- Bu aldanış şudur; yani bu hayal, erlerin, gönülleriyle canlarının aksinden hâsıl olmuştur.
- این غرور آنست یعنی این خیال ** هست از عکس دل و جان رجال
- Bütün aldananlar, cennet budur sanarak bu akse gelmişlerdir.
- جمله مغروران برین عکس آمده ** بر گمانی کین بود جنتکده