English    Türkçe    فارسی   

4
1375-1384

  • Süleyman, o ota derhal selam verdi; o da selamını aldı; Süleyman, otun güzelliğine şaştı kaldı. 1375
  • پس سلامش کرد در حال آن حشیش ** او جوابش گفت و بشکفت از خوشیش
  • Dedi ki: adın ne... Dilsiz dudaksız söyle bakalım! Ot ey âlem padişahı bana keçiboynuzu derler, dedi.
  • گفت نامت چیست برگو بی‌دهان ** گفت خروبست ای شاه جهان
  • Süleyman, sen de ne haysiyet var? Dedi. Ot dedi ki: Bittiğim yer yıkılır viran olur.
  • گفت اندر تو چه خاصیت بود ** گفت من رستم مکان ویران شود
  • Ben keçiboynuzuyum... Bittiğim yer perişan olur; şu suyun, toprağın yıkıcısıyım ben!
  • من که خروبم خراب منزلم ** هادم بنیاد این آب و گلم
  • Süleyman, derhal ecelinin geldiğini, göçme vaktinin göründüğünü anladı.
  • پس سلیمان آن زمان دانست زود ** که اجل آمد سفر خواهد نمود
  • Dedi ki: ben hayatta oldukça şüphe yok ki bu mescit, yeryüzündeki afetlerden bozulup yıkılmaz. 1380
  • گفت تا من هستم این مسجد یقین ** در خلل ناید ز آفات زمین
  • Ben yaşadıkça nasıl olurda Mescid-i Aksâ perişan olur, yıkılır gider?
  • تا که من باشم وجود من بود ** مسجداقصی مخلخل کی شود
  • Şu halde şüphe yok, mescidimiz, ölümümüzden sonra yıkılacak!
  • پس که هدم مسجد ما بی‌گمان ** نبود الا بعد مرگ ما بدان
  • Bedenin secdegâhı olan mescit, gönüldür... Kötü dost da her yerde mescitte biten keçiboynuzudur!
  • مسجدست آن دل که جسمش ساجدست ** یار بد خروب هر جا مسجدست
  • Sende kötü dostun sevgisi peydahlandı mı kendine gel... Ondan kaç, onunla az konuş, görüş!
  • یار بد چون رست در تو مهر او ** هین ازو بگریز و کم کن گفت وگو