English    Türkçe    فارسی   

4
139-148

  • Mademki cüz’i olan nefes rüzgârı yahut yelpazenin çıkardığı yel bile ya bir şeyi bozmak, ya bir şeyi düzene koymak için esmekte...
  • Bu şimal rüzgârı, bu seher ve bu batı yeli nasıl olurda lütuftan, ihsandan uzak olur? 140
  • Bir avuç buğdayı gördün mü ambarı düşün, ambarı gör... Anla ki ambardakiler de hep böyle.
  • Gökyüzünün rüzgâr burcundan kopup gelen bütün rüzgârlar da o rüzgârı koparanın yelpazesi olmasa nasıl eser?
  • Ekinciler, ekin devşirme zamanı harman başında Allah’tan rüzgâr istemezler mi?
  • İsterler... Buğdaydan samanı ayırmak, buğdayı ambara koymak yahut kuyulara gömmek için rüzgâr isterler.
  • Rüzgâr gecikti mi hepsinin de Allah’a yalvarmaya başladığını görürsün. 145
  • Doğum zamanı da böyledir... O doğum yeli, o doğum sancısı gelmezse eyvahlar olsun, aman yarabbi seslerini duymaya başlarsın.
  • Rüzgârı onun gönderdiğini bilmeseler yalvarmanın manası mı kalır?
  • Yelkenli gemiye binenler de rüzgâr dilerler, Allah’tan bir uygun yel isterler.