English    Türkçe    فارسی   

4
1416-1425

  • Yahut da nakli bilgi ile az dolu olsaydı da gönlü bir veliden vahiy ilmini kapsaydı!
  • یا به علم نقل کم بودی ملی ** علم وحی دل ربودی از ولی
  • Böyle bir nur varken kitabı önüne açarsın vahiy ile dinlenen ruhunda seni azarlar!
  • با چنین نوری چو پیش آری کتاب ** جان وحی آسای تو آرد عتاب
  • Zamanın kutbunun sözüne karşı nakli ilim, bil ki su varken teyemmüm etmeye benzer!
  • چون تیمم با وجود آب دان ** علم نقلی با دم قطب زمان
  • Kendini aptal yerine koy, ona uy da yürü... Ancak bu aptallıkla kurtulabilirsin!
  • خویش ابله کن تبع می‌رو سپس ** رستگی زین ابلهی یابی و بس
  • Babam, insanların padişahı, bunun için “cennetliklerin çoğu aptaldır” dedi. 1420
  • اکثر اهل الجنه البله ای پسر ** بهر این گفتست سلطان البشر
  • Akıl ve zekâ sana kibir ve gurur verir... Aptal ol da gönlün doğru kalsın!
  • زیرکی چون کبر و باد انگیز تست ** ابلهی شو تا بماند دل درست
  • Aptallık dediğim halka iki kat maskara olan adamın ahmaklığı değildir... Bu aptallık, ona hayran olan adamın aptallığıdır!
  • ابلهی نه کو به مسخرگی دوتوست ** ابلهی کو واله و حیران هوست
  • Kendilerini unutup Yusuf’un yüzünü görenler, o güzelliğe dalıp kalanlar... bu yüzden ellerini doğrayanlar yok mu işte onlar aptaldır!
  • ابلهان‌اند آن زنان دست بر ** از کف ابله وز رخ یوسف نذر
  • Aklı, dost aşkında kurban et... Akılların hepsi de o taraftandır, odur!
  • عقل را قربان کن اندر عشق دوست ** عقلها باری از آن سویست کوست
  • Akıllılar akıllarını o tarafa göndermişlerdir. Yalnız sevgili olmayan ahmak, bu tarafta kalmıştır! 1425
  • عقلها آن سو فرستاده عقول ** مانده این سو که نه معشوقست گول