- Yelkenli gemiye binenler de rüzgâr dilerler, Allah’tan bir uygun yel isterler.
- اهل کشتی همچنین جویای باد ** جمله خواهانش از آن رب العباد
- Diş ağrısı da yelden olursa yana yakıla tamam bir itikatla Allah’tan o yelin yatışmasını dilersin.
- همچنین در درد دندانها ز باد ** دفع میخواهی بسوز و اعتقاد
- Askerler de yalvarıp yakarırlar, Allah’tan, “Ey muradımızı veren Rabbim, sen bize bir zafer rüzgârı ver” diye dua ederler. 150
- از خدا لابهکنان آن جندیان ** که بده باد ظفر ای کامران
- Doğum gecikince, gebenin yakınları, her azizden muska isterler.
- رقعهی تعویذ میخواهند نیز ** در شکنجهی طلق زن از هر عزیز
- Hepsi de adamakıllı bilir ki rüzgârı, Âlemlerin Rabbi Allah göndermekte.
- پس همه دانستهاند آن را یقین ** که فرستد باد ربالعالمین
- Zaten her bilen kişi, aklen bilir ki hareket edenin bir hareket ettiricisi vardır.
- پس یقین در عقل هر داننده هست ** اینک با جنبنده جنباننده هست
- Sen onu gözünle görmüyorsan eserleri görünüyor ya... Onlara bak da anla!
- گر تو او را مینبینی در نظر ** فهم کن آن را به اظهار اثر
- Beden de canla hareket eder: fakat canı görmezsin. Görmezsin ama tenin hareketine bak da canı anla! 155
- تن به جان جنبد نمیبینی تو جان ** لیک از جنبیدن تن جان بدان
- Âşık, “Edebe riayet bakımından aptal bile olsam vefada, istekte akıllıyım, anlayışlıyım” dedi.
- گفت او گر ابلهم من در ادب ** زیرکم اندر وفا و در طلب
- Sevgili dedi ki: “Eğer şu görünen hareket, edebe riayetse artık ötesini sen daha iyi bilirsin!
- گفت ادب این بود خود که دیده شد ** آن دگر را خود همیدانی تو لد
- Karısını bir yabancıyla yakalayan sofi
- قصهی آن صوفی کی زن خود را بیگانهای بگرفت