English    Türkçe    فارسی   

4
1545-1554

  • Senin canın da arşın ayrılığı ile yoksulluğa düşmüş... Teninse diken aşkıyla deveye dönmüş! 1545
  • جان ز هجر عرش اندر فاقه‌ای ** تن ز عشق خاربن چون ناقه‌ای
  • Can, yücelere kanatlar açmada... Ten, tırnaklarıyla yere sarılmada!
  • جان گشاید سوی بالا بالها ** در زده تن در زمین چنگالها
  • Ey vatan aşkıyla ölmüş deve, sen benimle oldukça canım, Leylâ’dan uzak kaldı gitti!
  • تا تو با من باشی ای مرده‌ی وطن ** پس ز لیلی دور ماند جان من
  • Adeta Musa kavminin yıllarca çölde kalışı gibi bende seninle bu hallere düştüm... Ömrüm geldi geçti!
  • روزگارم رفت زین گون حالها ** هم‌چو تیه و قوم موسی سالها
  • Bu yol, vuslata erişmek için iki adımdan ibaret... Hâlbuki ben, senin hilenle tam altmış yıldır, bu iki adımlık yolda kalakaldım!
  • خطوتینی بود این ره تا وصال ** مانده‌ام در ره ز شستت شصت سال
  • Yol yakın... Fakat ben pek geç kaldım. Bu binicilikten adamakıllı usandım artık! 1550
  • راه نزدیک و بماندم سخت دیر ** سیر گشتم زین سواری سیرسیر
  • Bu sözleri söyleyip kendisini deveden fırlattı attı, niceye bir dertten yanıp yakılacağım, yandım artık, dedi!
  • سرنگون خود را از اشتر در فکند ** گفت سوزیدم ز غم تا چندچند
  • Ona o geniş ova daracık bir hale geldi... Kendisini bir taşlığa atıverdi!
  • تنگ شد بر وی بیابان فراخ ** خویشتن افکند اندر سنگلاخ
  • Hem de öyle bir attı ki o yiğidin bedeni ezildi...
  • آنچنان افکند خود را سخت زیر ** که مخلخل گشت جسم آن دلیر
  • Kendisini yere öyle bir fırlattı ki kazara ayağı da kırıldı!
  • چون چنان افکند خود را سوی پست ** از قضا آن لحظه پایش هم شکست