- Ona o geniş ova daracık bir hale geldi... Kendisini bir taşlığa atıverdi!
- تنگ شد بر وی بیابان فراخ ** خویشتن افکند اندر سنگلاخ
- Hem de öyle bir attı ki o yiğidin bedeni ezildi...
- آنچنان افکند خود را سخت زیر ** که مخلخل گشت جسم آن دلیر
- Kendisini yere öyle bir fırlattı ki kazara ayağı da kırıldı!
- چون چنان افکند خود را سوی پست ** از قضا آن لحظه پایش هم شکست
- Ayağını bağladı, top olurum da dedi, onun çevgânının önüne düşer, yuvarlanarak giderim! 1555
- پای را بر بست و گفتا گو شوم ** در خم چوگانش غلطان میروم
- İşte güzel sözlü hakîm, tenden inmeyen atlıya bu yüzden lânet etmiştir.
- زین کند نفرین حکیم خوشدهن ** بر سواری کو فرو ناید ز تن
- Allah aşkı, hiç Leylâ’nın aşkından az değersiz olur mu? Ona top olmak elbette daha doğru, daha yerinde!
- عشق مولی کی کم از لیلی بود ** گوی گشتن بهر او اولی بود
- Top ol da doğruluk yanına yat, aşk çevgâniyle yuvarlanarak git!
- گوی شو میگرد بر پهلوی صدق ** غلط غلطان در خم چوگان عشق
- Çünkü bu yolculuk, binekten indikten sonra Allah çekişiyle olur... Halbuki önceki gidişimiz, deveyle idi!
- کین سفر زین پس بود جذب خدا ** وان سفر بر ناقه باشد سیر ما
- Bu çeşit gidiş, gidişlerden apayrıdır... Bu gidiş cinlerin gidişiyle de olmaz, insanların çalışmasıyla da! 1560
- این چنین سیریست مستثنی ز جنس ** کان فزود از اجتهاد جن و انس
- Bu çekilip gitme, alelade çekilip gitme değildir... Bunu, Ahmed’in lütfu meydana getirdi vesselâm!
- این چنین جذبیست نی هر جذب عام ** که نهادش فضل احمد والسلام
- Kölenin ücret azlığından şikâyet ederek padişaha yazması
- نوشتن آن غلام قصهی شکایت نقصان اجری سوی پادشاه