English    Türkçe    فارسی   

4
1552-1561

  • Ona o geniş ova daracık bir hale geldi... Kendisini bir taşlığa atıverdi!
  • تنگ شد بر وی بیابان فراخ ** خویشتن افکند اندر سنگلاخ
  • Hem de öyle bir attı ki o yiğidin bedeni ezildi...
  • آنچنان افکند خود را سخت زیر ** که مخلخل گشت جسم آن دلیر
  • Kendisini yere öyle bir fırlattı ki kazara ayağı da kırıldı!
  • چون چنان افکند خود را سوی پست ** از قضا آن لحظه پایش هم شکست
  • Ayağını bağladı, top olurum da dedi, onun çevgânının önüne düşer, yuvarlanarak giderim! 1555
  • پای را بر بست و گفتا گو شوم ** در خم چوگانش غلطان می‌روم
  • İşte güzel sözlü hakîm, tenden inmeyen atlıya bu yüzden lânet etmiştir.
  • زین کند نفرین حکیم خوش‌دهن ** بر سواری کو فرو ناید ز تن
  • Allah aşkı, hiç Leylâ’nın aşkından az değersiz olur mu? Ona top olmak elbette daha doğru, daha yerinde!
  • عشق مولی کی کم از لیلی بود ** گوی گشتن بهر او اولی بود
  • Top ol da doğruluk yanına yat, aşk çevgâniyle yuvarlanarak git!
  • گوی شو می‌گرد بر پهلوی صدق ** غلط غلطان در خم چوگان عشق
  • Çünkü bu yolculuk, binekten indikten sonra Allah çekişiyle olur... Halbuki önceki gidişimiz, deveyle idi!
  • کین سفر زین پس بود جذب خدا ** وان سفر بر ناقه باشد سیر ما
  • Bu çeşit gidiş, gidişlerden apayrıdır... Bu gidiş cinlerin gidişiyle de olmaz, insanların çalışmasıyla da! 1560
  • این چنین سیریست مستثنی ز جنس ** کان فزود از اجتهاد جن و انس
  • Bu çekilip gitme, alelade çekilip gitme değildir... Bunu, Ahmed’in lütfu meydana getirdi vesselâm!
  • این چنین جذبیست نی هر جذب عام ** که نهادش فضل احمد والسلام
  • Kölenin ücret azlığından şikâyet ederek padişaha yazması
  • نوشتن آن غلام قصه‌ی شکایت نقصان اجری سوی پادشاه