- Hâlbuki o fihrist, ona baksınlar da metni de öyle sansınlar diye halka bir tuzaktır. 1570
- باشد آن فهرست دامی عامه را ** تا چنان دانند متن نامه را
- Mektubu aç, bu sözden baş çevirme! Allah, doğruyu daha iyi bilir!
- باز کن سرنامه را گردن متاب ** زین سخن والله اعلم بالصواب
- Mektubun fihristi, dille ikrar etmeye benzer... Hâlbuki sen gönül mektubunun metnini sına!
- هست آن عنوان چو اقرار زبان ** متن نامهی سینه را کن امتحان
- Bak bakalım, ikrarınla muvafık mı? Buna bak da işin, münafıkların işine dönmesin!
- که موافق هست با اقرار تو ** تا منافقوار نبود کار تو
- Ağır bir çuval yüklenip götürmeye koyulsan onun dışına bakmakla yükü hafiflemez ki!
- چون جوالی بس گرانی میبری ** زان نباید کم که در وی بنگری
- Asıl içine bak... Çuvalda acı, tatlı ne var, bir gör de taşımaya değerse taşı! 1575
- که چه داری در جوال از تلخ و خوش ** گر همی ارزد کشیدن را بکش
- Yoksa çuvalındaki taşları boşalt... Kendini bu saçma işten, bu ar olan yükten kurtar gitsin!
- ورنه خالی کن جوالت را ز سنگ ** باز خر خود را ازین بیگار و ننگ
- Çuvala aklı erer padişahlara, sultanlara götürülebilecek şeyleri doldur!
- در جوال آن کن که میباید کشید ** سوی سلطانان و شاهان رشید
- Hırsızın koca sarıklı bir fakihin sarığını çalması, fakihin sarığı aç, bak ne götürdüğünü anla. Sonra götür diye bağırması
- حکایت آن فقیه با دستار بزرگ و آنک بربود دستارش و بانگ میزد کی باز کن ببین کی چه میبری آنگه ببر
- Bir fakih, bez parçaları toplamış, sarığının içine ezip büzerek yerleştirmişti.
- یک فقیهی ژندهها در چیده بود ** در عمامهی خویش در پیچیده بود
- Bu suretle kavuğunun büyük ve iri görünmesini, halkın kendisine ehemmiyet vermesini ve mescide gelince başköşeye geçirilmesini istiyordu.
- تا شود زفت و نماید آن عظیم ** چون در آید سوی محفل در حطیم