Hüsameddin, sen bir güneşsin, onun için sana ziya dedim... bu iki söz, Hüsam ve Ziya, senin vasıflarındır.
زان ضیا گفتم حسامالدین ترا ** که تو خورشیدی و این دو وصفها
Bu Hüsam ve Ziya birdir... Şüphe yok ki güneşin kılıcı ziyadandır.
کین حسام و این ضیا یکیست هین ** تیغ خورشید از ضیا باشد یقین
Nur, ayındır, bu ziya da güneşin... Kuran’ı oku da bak!
نور از آن ماه باشد وین ضیا ** آن خورشید این فرو خوان از نبا
Babacığım, Kuran güneşe ziya dedi, aya da nur... hele bak da gör!
شمس را قرآن ضیا خواند ای پدر ** و آن قمر را نور خواند این را نگر
Güneş, aydan daha üstündür ya... Şu halde Ziya’yı da mertebe bakımından nurdan üstün bil! 20
شمس چون عالیتر آمد خود ز ماه ** پس ضیا از نور افزون دان به جاه
Hiç kimse gidilecek yolu ay ışığıyla görmedi de güneş doğunca yol meydana çıktı, göründü.
بس کس اندر نور مه منهج ندید ** چون برآمد آفتاب آن شد پدید
Güneş, alınacak, satılacak şeyleri güzelce gösterdi de bu yüzden pazarlar gündüzleri kuruldu.
آفتاب اعواض را کامل نمود ** لاجرم بازارها در روز بود
Kalp akçeyle sağlam akçe iyice ayırt edilsin, kimse hileye kapılmasın, aldanmasın diye.
تا که قلب و نقد نیک آید پدید ** تا بود از غبن و از حیله بعید
Güneşin nuru yeryüzüne adamakıllı vurdu, alışveriş edenler için âlemlere rahmet kesildi.
تا که نورش کامل آمد در زمین ** تاجران را رحمة للعالمین
Fakat bu, kalpazanların istemedikleri bir şeydir. Onlara pek ağır gelir bu iş... Çünkü güneşin nuru, onların işine kesat verir, kalp akçeleri görünür, fark edilir de geçmez olur? 25
لیک بر قلاب مبغوضست و سخت ** زانک ازو شد کاسد او را نقد و رخت