- Kötülükte bulundun mu kork, emin olma, çünkü yaptığın kötülük bir tohumdur, Allah, onu mutlaka bitirir! 165
- چونک بد کردی بترس آمن مباش ** زانک تخمست و برویاند خداش
- Birkaç kere, belki yaptığına pişman olur, utanırsın diye örter, gizler.
- چند گاهی او بپوشاند که تا ** آیدت زان بد پشیمان و حیا
- O müminler ulusu Ömer, halifeliği zamanında bir hırsızı cellada teslim etti.
- عهد عمر آن امیر مومنان ** داد دزدی را به جلاد و عوان
- Hırsız, ey ülkenin beyi, diye bağırdı, beni öldürtme... Bu, ilk suçum!
- بانگ زد آن دزد کای میر دیار ** اولین بارست جرمم زینهار
- Ömer dedi ki: “Hâşâ, Allah, ilk suçta hemencecik gazaba gelip cezasını vermez.
- گفت عمر حاش لله که خدا ** بار اول قهر بارد در جزا
- Lütfunu meydana çıkarmak için defalarca örter de sonradan adaletini göstermek için cezalandırır; 170
- بارها پوشد پی اظهار فضل ** باز گیرد از پی اظهار عدل
- Bu suretle bu iki sıfatının da meydana çıkmasını, lütfunun muştucu, kahrının da korkutucu olmasını diler.”
- تا که این هر دو صفت ظاهر شود ** آن مبشر گردد این منذر شود
- Kadın da defalarca bu kötü işte bulunmuştu da kolaycacık işi atlatmıştı... bu iş, ona kolay görünüyordu artık.
- بارها زن نیز این بد کرده بود ** سهل بگذشت آن و سهلش مینمود
- Gevşek ayaklı akıl, testinin daima ırmaktan kırılmadan sapasağlam gelemeyeceğini bilmiyordu ki!
- آن نمیدانست عقل پایسست ** که سبو دایم ز جو ناید درست
- Fakat bu sefer kaza ve kader, onu öyle bir daraltmış, münafıkı ansızın ölüm nasıl yakalarsa öyle bir sıkı yakalamıştı ki!
- آنچنانش تنگ آورد آن قضا ** که منافق را کند مرگ فجا