- Fakat o cihanın ehli, o cihan gibi ebedi olarak ihsan ve keremdeki ahitlerinde, Peymanlarında dururlar!
- اهل آن عالم چو آن عالم ز بر ** تا ابد در عهد و پیمان مستمر
- Hiç iki peygamberin birbirine zıt olduğunu, birbirlerinin mucizesini kapıp aldığını gördün mü?
- خود دو پیغمبر به هم کی ضد شدند ** معجزات از همدگر کی بستدند
- O âlemin meyvesi solar, bozulur mu? Akla mensup neşe kederlenmez ki!
- کی شود پژمرده میوهی آن جهان ** شادی عقلی نگردد اندهان
- Nefis, ahdinde durmaz; o yüzden gebertilecek bir şeydir ya! Kendisi de alçaktır, kıblegâhı da alçaktır.
- نفس بیعهدست زان رو کشتنیست ** او دنی و قبلهگاه او دنیست
- Nefislere de bu alçaklar topluluğu lâyıktır... Ölüye mezarın, kefenin layık olduğu gibi! 1655
- نفسها را لایقست این انجمن ** مرده را درخور بود گور و کفن
- Zekidir, ince şeyleri bilir... Bilir ama değil mi ki kıblesi dünyadır, onu ölü bil sen!
- نفس اگر چه زیرکست و خردهدان ** قبلهاش دنیاست او را مرده دان
- Allah’ın vahiy suyu bu ölüye ispat etti de ölü topraktan bir diri zuhur etti.
- آب وحی حق بدین مرده رسید ** شد ز خاک مردهای زنده پدید
- Fakat sen vahiy gelmedikçe sakın o yüzüne sürdüğün ömrü uzun olasıca kırmızılığa güvenip aldanma, gururlanma ha!
- تا نیاید وحش تو غره مباش ** تو بدان گلگونهی طال بقاش
- Nazardan düşücü olmayan bir ses, bir şöhret... Batmayan bir güneşe mensup parlaklık ara!
- بانگ و صیتی جو که آن خامل نشد ** تاب خورشیدی که آن آفل نشد
- O ince hünerler, o dedikodular, Firavun’un kavmine benzer, ecel Nil nehrine! 1660
- آن هنرهای دقیق و قال و قیل ** قوم فرعوناند اجل چون آب نیل