- Fakat o yutmakla sabahın nuru artmadı ki... Evvelce nasılsa yine de öyle!
- نور از آن خوردن نشد افزون و بیش ** بل همان سانست کو بودست پیش
- Çokluk, fazlalık eserdedir, zatta değil... Zatta ne artma vardır, ne eksilme! 1665
- در اثر افزون شد و در ذات نی ** ذات را افزونی و آفات نی
- Allah âlemi yaratmakla çoğalmadı, artmadı... Zaten önce olmayan şimdi olmuş değildir ki!
- حق ز ایجاد جهان افزون نشد ** آنچ اول آن نبود اکنون نشد
- Fakat halkın yaratılmasıyla eser çoğaldı, arttı. Yalnız bu iki artmanın arasında hayli fark var!
- لیک افزون گشت اثر ز ایجاد خلق ** در میان این دو افزونیست فرق
- Eserin artması onun zuhurudur... Bu suretle sanatları ve işi zahir olur, görünür.
- هست افزونی اثر اظهار او ** تا پدید آید صفات و کار او
- Zatın artmasına gelince bu, o zatın sebeplere bağlı ve sonradan meydana gelmiş olduğuna delildir.
- هست افزونی هر ذاتی دلیل ** کو بود حادث به علتها علیل
- Musa, içinde bir korku duydu. Dedik ki: Korkma, sen, ondan yücesin ayetinin tefsiri
- تفسیر اوجس فی نفسه خیفة موسی قلنا لا تخف انک انت الا علی
- Musa, büyü de insanı şaşırtır... Ben ne yapayım ne işleyeyim? Halk, mucizeyle büyüyü ayırt edemez ki dedi. 1670
- گفت موسی سحر هم حیرانکنیست ** چون کنم کین خلق را تمییز نیست
- Allah dedi ki: O fark edişi ben onlarda izhar eder, doğruyu eğriyi ayırt edemeyen aklı görür, bilir bir hale getiririm.
- گفت حق تمییز را پیدا کنم ** عقل بیتمییز را بینا کنم
- Onlar deniz gibi köpürdüler ama korkma ya Musa, sen üstün olacaksın!
- گرچه چون دریا برآوردند کف ** موسیا تو غالب آیی لا تخف
- Sihir, zamanında övünülecek bir şeydi... Fakat asâ ejderha olunca bütün sihirler utanılır bir şey oluverdi!
- بود اندر عهده خود سحر افتخار ** چون عصا شد مار آنها گشت عار