- Musa, büyü de insanı şaşırtır... Ben ne yapayım ne işleyeyim? Halk, mucizeyle büyüyü ayırt edemez ki dedi. 1670
- گفت موسی سحر هم حیرانکنیست ** چون کنم کین خلق را تمییز نیست
- Allah dedi ki: O fark edişi ben onlarda izhar eder, doğruyu eğriyi ayırt edemeyen aklı görür, bilir bir hale getiririm.
- گفت حق تمییز را پیدا کنم ** عقل بیتمییز را بینا کنم
- Onlar deniz gibi köpürdüler ama korkma ya Musa, sen üstün olacaksın!
- گرچه چون دریا برآوردند کف ** موسیا تو غالب آیی لا تخف
- Sihir, zamanında övünülecek bir şeydi... Fakat asâ ejderha olunca bütün sihirler utanılır bir şey oluverdi!
- بود اندر عهده خود سحر افتخار ** چون عصا شد مار آنها گشت عار
- Herkes güzellik şirinlik dâvasındadır ama şirinliklere mihenk taşı ölümdür!
- هر کسی را دعوی حسن و نمک ** سنگ مرگ آمد نمکها را محک
- Büyü de geçti gitti, Musa’nın mucizesi de... Her ikisinin de varlık damından leğenleri düştü! 1675
- سحر رفت و معجزهی موسی گذشت ** هر دو را از بام بود افتاد طشت
- Büyü leğeninin sesinden yalnız lanet kaldı; din leğeninin sesinden de yalnız yücelik!
- بانگ طشت سحر جز لعنت چه ماند ** بانگ طشت دین به جز رفعت چه ماند
- Mihenk taşı, erkekte de yok, kadında da... O gizli kalmış; artık ey kalp, gel, safa karış da lâf et, tam sırası!
- چون محک پنهان شدست از مرد و زن ** در صف آ ای قلب و اکنون لاف زن
- Lâfın tam zamanı şimdi... Çünkü mihenk yok ortada, artık seni yüce tutarlar, elden ele gezersin ey kalp!
- وقت لافستت محک چون غایبست ** میبرندت از عزیزی دست دست
- Kalp her an gururlanır da der ki ben daima senin gibiyim a altın... ne vakit senden aşağıyım ki?
- قلب میگوید ز نخوت هر دمم ** ای زر خالص من از تو کی کمم