English    Türkçe    فارسی   

4
1707-1716

  • Padişahın çarmıha gerdiği adama acınır, fakat haset çarmıhına gerilen bağışlanmaz!
  • چارمیخ شه ز رحمت دور نی ** چار میخ حاسدی مغفور نی
  • A balık, sonuna bak işin, oltaya değil! Fakat pisboğazlığın, senin işin sonunu gören gözünü kapattı!
  • ماهیا آخر نگر بنگر بشست ** بدگلویی چشم آخربینت بست
  • İki gözle evveli sonu gör... Kendine gel, iblis gibi tek gözlü olma!
  • با دو دیده اول و آخر ببین ** هین مباش اعور چو ابلیس لعین
  • Tek gözlü ona derler ki yalnız içinde bulunduğu hali görür... Hayvanlar gibi başka şeyden haberi yoktur. 1710
  • اعور آن باشد که حالی دید و بس ** چون بهایم بی‌خبر از بازپس
  • Öküzün iki gözünü çıkarmanın cezası bir gözü çıkarma cezasıdır... Çünkü onda şeref yoktur ki!
  • چون دو چشم گاو در جرم تلف ** هم‌چو یک چشمست کش نبود شرف
  • Öküzün iki gözü, değerinin yarısıdır... Çünkü onun iki gözle yapacağı şeyi, sen ona yaptırabilirsin!
  • نصف قیمت ارزد آن دو چشم او ** که دو چشمش راست مسند چشم تو
  • Fakat bir insanın tek gözünü çıkarsan değerinin yarısını vermek gerek!
  • ور کنی یک چشم آدم‌زاده‌ای ** نصف قیمت لایقست از جاده‌ای
  • Zira insan gözü, başlı başına başka birinin yardımı olmaksızın bir iş görebilir!
  • زانک چشم آدمی تنها به خود ** بی دو چشم یار کاری می‌کند
  • Eşeğin gözü, işin sonunu görmediğinden eşek, çift gözlü olsa da tek gözlü hükmündedir. 1715
  • چشم خر چون اولش بی آخرست ** گر دو چشمش هست حکمش اعورست
  • Bu sözün sonu yoktur... O hafif akıllı, ekmek tamahı ile padişaha mektup yazmaya koyuldu.
  • این سخن پایان ندارد وان خفیف ** می‌نویسد رقعه در طمع رغیف
  • Nafaka istemek için kölenin padişaha mektup yazması
  • بقیه‌ی نوشتن آن غلام رقعه به طلب اجری