- Bu sözün sonu yoktur... O hafif akıllı, ekmek tamahı ile padişaha mektup yazmaya koyuldu.
- این سخن پایان ندارد وان خفیف ** مینویسد رقعه در طمع رغیف
- Nafaka istemek için kölenin padişaha mektup yazması
- بقیهی نوشتن آن غلام رقعه به طلب اجری
- Mektubu yazmadan mutfak eminine gitti... Ey cömert padişahın mutfağındaki hasis adam, dedi...
- رفت پیش از نامه پیش مطبخی ** کای بخیل از مطبخ شاه سخی
- Nafakamdan bu kadar şey kesmek padişahtan, padişahın himmetinden uzaktır!
- دور ازو وز همت او کین قدر ** از جریام آیدش اندر نظر
- Mutfak emini dedi ki: öyle iktiza etmiştir de ondan kesmiştir... Ne hasisliktendir bu, ne de darlığından!
- گفت بهر مصلحت فرموده است ** نه برای بخل و نه تنگی دست
- Köle, hayır dedi... Vallahi bu söz, bu emir, padişahın değildir... Padişahın yanında eski altın bile topraktır âdeta! 1720
- گفت دهلیزیست والله این سخن ** پیش شه خاکست هم زر کهن
- Mutfak emini, ona on türlü delil getirdi... Fakat o hırsından hepsini reddetti.
- مطبخی ده گونه حجت بر فراشت ** او همه رد کرد از حرصی که داشت
- Kuşluk vakti nafakası az gelince bir hayli söylendi, kötü sözler söyledi, fakat hiçbir faydası olmadı.
- چون جری کم آمدش در وقت چاشت ** زد بسی تشنیع او سودی نداشت
- Dedi ki: siz bunu kasten yapıyorsunuz. Mutfak emini “hayır biz emir kuluyuz!”
- گفت قاصد میکنید اینها شما ** گفت نه که بنده فرمانیم ما
- Bunu feri’den sanma, asıldandır bu... Yaya pek kabahat bulma, oku atan koldur.
- این مگیر از فرع این از اصل گیر ** بر کمان کم زن که از بازوست تیر
- “Attığın vakit sen atmadın” ayeti bir iptilâdır... Fakat Peygambere de pek günah bulma; bu iş Allah’tandır! 1725
- ما رمیت اذ رمیت ابتلاست ** بر نبی کم نه گنه کان از خداست