English    Türkçe    فارسی   

4
1817-1826

  • Biz buna alışmamışız ey yüce ve güzel er... Bizim dudağımız kuru, sen bu şarabı yalnızca içiyorsun!
  • خو نداریم ای جمال مهتری ** که لب ما خشک و تو تنها خوری
  • Ey, çevik er, ey gökyüzünü dönüp dolaşan er, içtiğin şaraptan bize de bir yudumcuk sun!
  • ای فلک‌پیمای چست چست‌خیز ** زانچ خوردی جرعه‌ای بر ما بریز
  • Bu zamanda meclisin beyi sensin, senden başkası değil... Bize de bak!
  • میر مجلس نیست در دوران دگر ** جز تو ای شه در حریفان در نگر
  • Bu şarap, gizlice içilir mi ki? Şarap, muhakkak adamı rezil, rüsvay eder! 1820
  • کی توان نوشید این می زیردست ** می یقین مر مرد را رسواگرست
  • Kokusunu gizlesen bile sarhoş gözlerini ne yapacaksın ki?
  • بوی را پوشیده و مکنون کند ** چشم مست خویشتن را چون کند
  • Zaten bu koku, âlemde yüz binlerce perde altında gizlenebilecek bir koku değil ki!
  • خود نه آن بویست این که اندر جهان ** صد هزاران پرده‌اش دارد نهان
  • O keskin kokuyla ovalar, çöller doldu... Hatta ova da nedir ki? O koku, dokuz feleği bile geçti!
  • پر شد از تیزی او صحرا و دشت ** دشت چه کز نه فلک هم در گذشت
  • Bu şarabın bulunduğu testinin başını balçıkla örtme... Zaten bu öyle bir açıkta şarap ki örtülmesine imkan yok!
  • این سر خم را به کهگل در مگیر ** کین برهنه نیست خود پوشش‌پذیر
  • Ey sırlar bilen sır söyleyici, seni avlayanı lütfet, söyle! 1825
  • لطف کن ای رازدان رازگو ** آنچ بازت صید کردش بازگو
  • Bayezıd dedi ki: “Şaşılacak bir koku geldi bana... Peygambere Yemen’den gelen koku gibi!
  • گفت بوی بوالعجب آمد به من ** هم‌چنانک مر نبی را از یمن