- Ey, çevik er, ey gökyüzünü dönüp dolaşan er, içtiğin şaraptan bize de bir yudumcuk sun!
- ای فلکپیمای چست چستخیز ** زانچ خوردی جرعهای بر ما بریز
- Bu zamanda meclisin beyi sensin, senden başkası değil... Bize de bak!
- میر مجلس نیست در دوران دگر ** جز تو ای شه در حریفان در نگر
- Bu şarap, gizlice içilir mi ki? Şarap, muhakkak adamı rezil, rüsvay eder! 1820
- کی توان نوشید این می زیردست ** می یقین مر مرد را رسواگرست
- Kokusunu gizlesen bile sarhoş gözlerini ne yapacaksın ki?
- بوی را پوشیده و مکنون کند ** چشم مست خویشتن را چون کند
- Zaten bu koku, âlemde yüz binlerce perde altında gizlenebilecek bir koku değil ki!
- خود نه آن بویست این که اندر جهان ** صد هزاران پردهاش دارد نهان
- O keskin kokuyla ovalar, çöller doldu... Hatta ova da nedir ki? O koku, dokuz feleği bile geçti!
- پر شد از تیزی او صحرا و دشت ** دشت چه کز نه فلک هم در گذشت
- Bu şarabın bulunduğu testinin başını balçıkla örtme... Zaten bu öyle bir açıkta şarap ki örtülmesine imkan yok!
- این سر خم را به کهگل در مگیر ** کین برهنه نیست خود پوششپذیر
- Ey sırlar bilen sır söyleyici, seni avlayanı lütfet, söyle! 1825
- لطف کن ای رازدان رازگو ** آنچ بازت صید کردش بازگو
- Bayezıd dedi ki: “Şaşılacak bir koku geldi bana... Peygambere Yemen’den gelen koku gibi!
- گفت بوی بوالعجب آمد به من ** همچنانک مر نبی را از یمن
- Muhammet demiştir ki. Seher yelinin eliyle bana Yemen’den Allah kokusu gelmekte.
- که محمد گفت بر دست صبا ** از یمن میآیدم بوی خدا