English    Türkçe    فارسی   

4
182-191

  • Kadının evinde de gizlenecek bir yer; bir tümsek, bir aralık, yukarıya çıkacak bir yol yoktu.
  • Ne bir tandır vardı, oynaşını oraya gizlesin... Ne bir çuval vardı, perde gibi önüne gersin!
  • Evin içi kıyamet günü Arasat Meydanı gibi dümdüzdü... Ne bir çukur vardı, ne bir tepe, ne de kaçacak bir yer!
  • Allah bu kıyamet gününü anlatırken mahşer meydanı için “Orada bir çukur, bir tümsek göremezsin” demiştir. 185
  • Kadının hileye sapıp sevgilisine çarşaf giydirmesi ve Allah’ın “Sizin hileniz pek büyüktür” dediği gibi kocasını kandırmak için bahanelere başvurması
  • Kadın, hemen çarşafını oynaşının üstüne attı, erkeği kadın şekline sokup kapıyı açtı.
  • Çarşafın altında adam, apaçık rüsvay olmuş, görünüp durmaktaydı... Adeta merdiven üstünde bir deveye benziyordu.
  • Kadın oynaşı için kocasına dedi ki: “Şehir büyüklerinden birinin karısı... Malı var, devleti var, pek zengin!
  • Yabancı birisi, cahilcesine gelmesin diye kapıyı kapadım.”
  • Sofi, âlâ dedi... Ne hizmeti var, hele söyle de minnetsizce, seve seve yapayım. 190
  • Karısı dedi ki: “Bize akraba olmak istiyor... İyi bir kadın ama içini Allah bilir artık.