English    Türkçe    فارسی   

4
1861-1870

  • O hususi Allah nafakasını duyan, Allah’ın yakınlığına erer, gayb nafakasını elde eder.
  • زان جرای خاص هر که آگاه شد ** او سزای قرب و اجری‌گاه شد
  • Fakat ruh nafakası noksan olan kişinin canı o noksan yüzünden titremeye başlar.
  • زان جرای روح چون نقصان شود ** جانش از نقصان آن لرزان شود
  • Anlar ki bir hata etmiştir de bundan dolayı rıza yaseminliği perişan olmuştur.
  • پس بداند که خطایی رفته است ** که سمن‌زار رضا آشفته است
  • İşte o adam da ekinin az olması yüzünden harman sahibine mektup yazdı.
  • هم‌چنانک آن شخص از نقصان کشت ** رقعه سوی صاحب خرمن نبشت
  • Mektubunu o yüce ve adil padişaha götürdüler, okudu, fakat bir cevap vermedi. 1865
  • رقعه‌اش بردند پیش میر داد ** خواند او رقعه جوابی وا نداد
  • Dedi ki: onun derdi yalnız gıda, başka bir şey değil... Ahmağa verilecek en iyi cevap sükûttur.
  • گفت او را نیست الا درد لوت ** پس جواب احمق اولیتر سکوت
  • Ayrılık ve vuslat derdi onda hiç yok... fer’e bağlanmış, aslı hiç aramıyor.
  • نیستش درد فراق و وصل هیچ ** بند فرعست او نجوید اصل هیچ
  • O ahmağın biri... Varlığa kapılmış, ölmüş gitmiş fer’in derdiyle asla aldırış bile etmemekte.
  • احمقست و مرده‌ی ما و منی ** کز غم فرعش فراغ اصل نی
  • Göklerle yeri bir elma farz et... Allah’ın kudret ağacından bitmiş!
  • آسمانها و زمین یک سیب دان ** کز درخت قدرت حق شد عیان
  • Sen, bu elmanın içindeki bir kurda benzersin; ağaçtan da haberin yok, bahçıvandan da! 1870
  • تو چه کرمی در میان سیب در ** وز درخت و باغبانی بی‌خبر