- Pamuk ve kükürdün himayesinde şulesi ve nuru, süha yıldızına kadar çıkar!
- در پناه پنبه و کبریتها ** شعله و نورش برآیدت بر سها
- Karanlık âlemi aydınlatır... Demirden yapılma tomruğu bile iğneyle deler geçer!
- عالم تاریک روشن میکند ** کندهی آهن به سوزن میکند
- Ateş de cismanidir ama ne ruhtandır, ne de ruhani âlemden!
- گرچه آتش نیز هم جسمانی است ** نه ز روحست و نه از روحانی است
- Cisme, o yücelikten bir nasip yoktur... Cisim, can denizinin önünde bir katra gibidir! 1880
- جسم را نبود از آن عز بهرهای ** جسم پیش بحر جان چون قطرهای
- Cisim, canla artar, gün günden fazlalaşır... Fakat can gitti mi cisme bak, ne hale gelir?
- جسم از جان روزافزون میشود ** چون رود جان جسم بین چون میشود
- Cisminin haddi, bir iki arşından fazla değildir... Fakat canın, ta göklere kadar çıkar, dolaşır!
- حد جسمت یک دو گز خود بیش نیست ** جان تو تا آسمان جولانکنیست
- En iyi kişi, ruha ta Bağdat’a Semerkand’a kadar olan mesafe tasavvurda yarım adımdır ancak!
- تا به بغداد و سمرقند ای همام ** روح را اندر تصور نیم گام
- Gözünüz iki dirhemlik taş ağırlığında bir yağ parçasıdır ama ruhunun nuru göklere dek her tarafı kaplar.
- دو درم سنگست پیه چشمتان ** نور روحش تا عنان آسمان
- Nursa, bu göz olmadan da uykuda her şeyi görür... Fakat göz, bu nur olmayınca ancak harap olur gider! 1885
- نور بی این چشم میبیند به خواب ** چشم بیاین نور چه بود جز خراب
- Canın, tenin sakalıyla, bıyığıyla alış verişi yoktur... Fakat ten, can olmayınca murdardır, aşağıdır!
- جان ز ریش و سبلت تن فارغست ** لیک تن بیجان بود مردار و پست