English    Türkçe    فارسی   

4
1909-1918

  • O ulu Peygamber, tacını sekiz kere eğriltti; her defasında taç, başında doğruldu.
  • هشت کرت کژ بکرد آن مهترش ** راست می‌شد تاج بر فرق سرش
  • Taç, dile geldi de ey padişah, nazlan dedi... Kanadından mademki tozu, toprağı silktin; uç! 1910
  • تاج ناطق گشت کای شه ناز کن ** چون فشاندی پر ز گل پرواز کن
  • Bana izin yok ki bundan ileriye geçeyim... Bu sırrın gayb perdelerini yırtayım!
  • نیست دستوری کزین من بگذرم ** پرده‌های غیب این برهم درم
  • Elini sen ağzıma koy da kapat... Ağzım, beğenilmeyen şeyler söylemesin!
  • بر دهانم نه تو دست خود ببند ** مر دهانم را ز گفت ناپسند
  • Hâsılı sana ne dert gelirse başkasına kabahat bulma; kendine bak!
  • پس ترا هر غم که پیش آید ز درد ** بر کسی تهمت منه بر خویش گرد
  • Dostum, bu iş başkasından oldu sanma... o kölenin uğraştığı gibi uğraşıp durma!
  • ظن مبر بر دیگری ای دوستکام ** آن مکن که می‌سگالید آن غلام
  • Köle, gâh elçiyle, mutfak eminiyle uğraşıp savaşmasaydı... Gâh cömert padişaha kızmadaydı. 1915
  • گاه جنگش با رسول و مطبخی ** گاه خشمش با شهنشاه سخی
  • Tıpkı Firavun gibi... Hani o da Musa’yı bırakmıştı da halkın yavrucaklarının başlarını kestiriyordu.
  • هم‌چو فرعونی که موسی هشته بود ** طفلکان خلق را سر می‌ربود
  • Hâlbuki düşman, o kör gönüllünün evindeydi... Oysa başka çocukların başlarını kopartıp duruyordu!
  • آن عدو در خانه‌ی آن کور دل ** او شده اطفال را گردن گسل
  • Sen de dış âleminde başkalarıyla kötü oluyorsun da içten kötü nefsinle uzlaşıyorsun.
  • تو هم از بیرون بدی با دیگران ** واندرون خوش گشته با نفس گران