- Karısı dedi ki: “Bize akraba olmak istiyor... İyi bir kadın ama içini Allah bilir artık.
- گفت میلش خویشی و پیوستگیست ** نیک خاتونیست حق داند که کیست
- Kızı görmek istiyordu ama tesadüf bu ya, kız da mektepte.
- خواست دختر را ببیند زیر دست ** اتفاقا دختر اندر مکتبست
- Fakat ister un olsun, ister kepek... Onu canla gönülle gelinliğe kabul ederim dedi.
- باز گفت ار آرد باشد یا سبوس ** میکنم او را به جان و دل عروس
- Öyle bir oğlu var ki şehirde misli yok... Güzel, anlayışlı, çevik, hem de iyi bir geçimi var.”
- یک پسر دارد که اندر شهر نیست ** خوب و زیرک چابک و مکسب کنیست
- Sofi dedi ki: “İyi ama biz yoksuluz, perişanız... Bu kadının ailesiyse mallı, mülklü kişiler. 195
- گفت صوفی ما فقیر و زار و کم ** قوم خاتون مالدار و محتشم
- Nasıl olurda bize eşit olabilir? Kapının bir kanadı tahtadan, öbürü fildişinden... Böyle şey olur mu hiç?
- کی بود این کفو ایشان در زواج ** یک در از چوب و دری دیگر ز عاج
- Nikâhta iki çiftin birbirine eşit ve denk olması lâzım... Yoksa iş bozulur, geçim olmaz!”
- کفو باید هر دو جفت اندر نکاح ** ورنه تنگ آید نماند ارتیاح
- Kadının, o çeyiz kaydında değil, istediği şey kapalı ve namuslu olmasından ibaret demesi, sofinin de bunu gizli tut demesi
- گفتن زن کی او در بند جهاز نیست مراد او ستر و صلاحست و جواب گفتن صوفی این را سرپوشیده
- Kadın dedi ki: “Ben de bu özrü söyledim, ama o, çeyiz filan arayanlardan değilim...
- گفت گفتم من چنین عذری و او ** گفت نه من نیستم اسباب جو
- Biz mala, altına doymuş, imtilâ olmuş, usanmışız... Halk gibi hırs sahibi değiliz, mal ve para toplama düşüncesi yok bizde.
- ما ز مال و زر ملول و تخمهایم ** ما به حرص و جمع نه چون عامهایم
- Bizim istediğimiz şey, yalnız kapalı, temiz ve namuslu oluşudur. Zaten iki âlemde de kurtuluş, bununla olur.” dedi. 200
- قصد ما سترست و پاکی و صلاح ** در دو عالم خود بدان باشد فلاح