English    Türkçe    فارسی   

4
1918-1927

  • Sen de dış âleminde başkalarıyla kötü oluyorsun da içten kötü nefsinle uzlaşıyorsun.
  • تو هم از بیرون بدی با دیگران ** واندرون خوش گشته با نفس گران
  • Düşmanın o... fakat sen ona şeker vermedesin... Dışarıdan da herkesi töhmetli tutmadasın!
  • خود عدوت اوست قندش می‌دهی ** وز برون تهمت به هر کس می‌نهی
  • Sen Firavun gibi körsün, kör gönüllüsün... Düşmanla iyisin de suçsuzları aşağılatmadasın. 1920
  • هم‌چو فرعونی تو کور و کوردل ** با عدو خوش بی‌گناهان را مذل
  • A firavun, niceye dek suçsuzları öldürecek, asıl suçlu olan nefsini hoş tutacaksın?
  • چند فرعونا کشی بی‌جرم را ** می‌نوازی مر تن پر غرم را
  • Firavun’un aklı, padişahların aklından üstündü ama Allah hükmü onu akılsız ve kör etmişti!
  • عقل او بر عقل شاهان می‌فزود ** حکم حق بی‌عقل و کورش کرده بود
  • Bir adamın can gözünü, can kulağını Allah kapattı mı o adam Eflatun olsa hayvanlaşır!
  • مهر حق بر چشم و بر گوش خرد ** گر فلاطونست حیوانش کند
  • Hâsılı Bayezit hakkındaki gayb hükmü nasıl zuhur ettiyse Allah hükmü levh üstünde (çaresiz) zuhur eder.
  • حکم حق بر لوح می‌آید پدید ** آنچنان که حکم غیب بایزید
  • Allah razı olsun Şeyh Ebulhasan’ın Ebuyezid’in kendisinden ve ahvalinden haber verdiğini duyması
  • شنیدن شیخ ابوالحسن رضی الله عنه خبر دادن ابویزید را و بود او و احوال او
  • Ebulhasan, Bayezid’in buyurduğu gibi zuhur etti... Ve bunu adamlarından duydu. 1925
  • هم‌چنان آمد که او فرموده بود ** بوالحسن از مردمان آن را شنود
  • Bayezid, Hasan benim dervişim ve ümmetim olur... Her sabah benim mezarımda benden ders alır demişti.
  • که حسن باشد مرید و امتم ** درس گیرد هر صباح از تربتم
  • Kendisi de dedi ki: ben de Şeyh’i rüyamda gördüm... Ruhundan bu sözü duydum.
  • گفت من هم نیز خوابش دیده‌ام ** وز روان شیخ این بشنیده‌ام