- Akıl, bana sövse razıyım... Çünkü benim feyiz vericiliğimden bir feyze sahiptir.
- عقل دشنامم دهد من راضیم ** زانک فیضی دارد از فیاضیم
- Onun sövmesi faydasız değildir... Boş elle kalkıp konukluğa gelmez. 1950
- نبود آن دشنام او بیفایده ** نبود آن مهمانیش بیمایده
- Ahmak, ağzıma helva tıksa onun helvasından hastalanır, ateşlenirim, dedi.
- احمق ار حلوا نهد اندر لبم ** من از آن حلوای او اندر تبم
- Lâtifsen. Gönlün aydınsa şunu iyice bil: Eşek götünü öpmede bir lezzet yoktur!
- این یقین دان گر لطیف و روشنی ** نیست بوسهی کون خر را چاشنی
- Faydasız yere bıyığını pis pis kokutur... Yemek yemeksizin elbise, onun tenceresiyle kararır!
- سبلتت گنده کند بیفایده ** جامه از دیگش سیه بیمایده
- Yemek dediğim akıldır, ekmek ve kebap değil... Oğul, cana gıda akıl nurudur.
- مایده عقلست نی نان و شوی ** نور عقلست ای پسر جان را غذی
- İnsana nurdan başka bir yiyecek yoktur... O candan başka bir şeyle beslenip yetişmez insan. 1955
- نیست غیر نور آدم را خورش ** از جز آن جان نیابد پرورش
- Bu yiyecekleri yavaş yavaş azalt... Çünkü bunlar, eşek gıdasıdır, hür adamın gıdası değil!
- زین خورشها اندک اندک باز بر ** کین غذای خر بود نه آن حر
- Bunları azalt da asıl gıdayı almaya kabiliyetin olsun, nur lokmalarını yiyesin!
- تا غذای اصل را قابل شوی ** لقمههای نور را آکل شوی
- Bu ekmeğin ekmek oluşu, o nurun aksiyledir... Bu canın can oluşu, o canın feyziyledir.
- عکس آن نورست کین نان نان شدست ** فیض آن جانست کین جان جان شدست