- A pis inatçı, bu Şeytan masalını Mustafa’nın huzurunda nice bir söyleyeceksin?
- چند گویی ای لجوج بیصفا ** این فسون دیو پیش مصطفی
- Bunların yüz binlerce hilmi vardır... Bir tek hilmleri bile yüzlerce dağa bedeldir!
- صد هزاران حلم دارند این گروه ** هر یکی حلمی از آنها صد چو کوه
- Hilmleri, uyanık adamı bile aptal eder... Yüz binlerce gözü olan zekâ sahibini şaşırtır, yolunu kaybettirir, sapığa döndürür!
- حلمشان بیدار را ابله کند ** زیرک صد چشم را گمره کند
- Hilmleri, güzel ve lâtif bir şarap gibi tatlı ta beynin üst yanına gider, bütün bedene yayılır!
- حلمشان همچون شراب خوب نغز ** نغز نغزک بر رود بالای مغز
- O sert şaraptan sarhoş olana bak! Sarhoş Ferzin gibi eğri büğrü gitmeye başladı! 2095
- مست را بین زان شراب پرشگفت ** همچو فرزین مست کژ رفتن گرفت
- O adamı çabuk alan şarabın tesiriyle genç, bir ihtiyar gibi yol üstünde düşüp kalmada!
- مرد برنا زان شراب زودگیر ** در میان راه میافتد چو پیر
- Hele şu “Belâ” küpünün şarabı yok mu? Öyle sarhoşluğu bir gecelik şarap değil bu!
- خاصه این باده که از خم بلی است ** نه میی که مستی او یکشبیست
- Ashabı kehf, o şarabı içtiler de tam üç yüz dokuz yıl akıllarını kaybettiler, ne mezeye el sundular, ne bir yere kıpırdadılar!
- آنک آن اصحاب کهف از نقل و نقل ** سیصد و نه سال گم کردند عقل
- Mısır kadınları bu şaraptan bir kadehçik içtiler de ellerini şahrem şahrem kesip doğradılar!
- زان زنان مصر جامی خوردهاند ** دستها را شرحه شرحه کردهاند
- Büyücüler de Musa’nın sarhoşluğuna düştüler... Darağacını sevgili sandılar! 2100
- ساحران هم سکر موسی داشتند ** دار را دلدار میانگاشتند