English    Türkçe    فارسی   

4
217-226

  • Korkasın da bir fesat düşünmeyesin diye “bilen” adını takındı.
  • Fakat bunlar, meselâ zenciye kâfur adının verildiği gibi Allah’a konmuş adlar değildir.
  • Allah ismi, sıfattan türeme, sıfattan meydana gelmedir, Allah sıfatlarıysa kadimdir, evveli yoktur. İlleti Ûlâ misali gibi batıl ve saçma değildir.
  • Öyle olmasaydı sağıra duyan, köre aydın adlarının verilmesi gibi alay olur, maskaralık olurdu. 220
  • Tanınma için konan ad, meselâ terbiyesiz ve utanmaz birisine mahcup yahut kara ve çirkin birisine güzel diye konuvermiş bir addır.
  • Yeni doğmuş çocukcağıza hacı yahut da soyunda var diye gazi adını koymaktır.
  • Bu lâkapları, övmek için söylerlerse övülende bu sıfatlar yoksa övüş, doğru olmaz ki.
  • Ya alaya almaktır yahut da öven delidir. Allah ise zalimlerin söylediklerinden beridir, paktır.
  • Ben seninle buluşmadan önce de biliyordum: Güzel yüzlüsün ama kötü huylusun sen! 225
  • Ben seni görmeden de inatçı bir adam olduğunu, kötülükte ayak diremiş, kötülüğe alışmış bulunduğunu biliyordum.