- Birisi şahadet getirdi, imanını gösteren bir şey yaptı mı bunlar, derhal o adamın mümin olduğuna hükmederler.
- چون شهادت گفت و ایمانی نمود ** حکم او مومن کنند این قوم زود
- Bu suretle de nice münafıklar, zahire sığınmışlar... Böylece de yüzlerce iman sahibinin kanını gizlice dökmüşlerdir.
- بس منافق کاندرین ظاهر گریخت ** خون صد مومن به پنهانی بریخت
- Çalış çabala da akıl ve din piri ol... Bu suretle aklı kül gibi iç âlemini gör.
- جهد کن تا پیر عقل و دین شوی ** تا چو عقل کل تو باطنبین شوی
- O güzelim akıl, yokluktan yüz gösterince Allah ona bir elbisedir giydirdi, binlerce de ad taktı.
- از عدم چون عقل زیبا رو گشاد ** خلعتش داد و هزارش نام داد
- Bu güzel adların en aşağısı işte şu: O, hiç kimseye muhtaç değildir. 2180
- کمترین زان نامهای خوشنفس ** این که نبود هیچ او محتاج کس
- Akıl bir kere yüz gösterse, suretini şu âleme izhar etse gündüz bile, onun nuruna karşı kapkaranlık kalırdı.
- گر به صورت وا نماید عقل رو ** تیره باشد روز پیش نور او
- Ahmaklık da meselâ, meydana çıkıverse gecenin karanlığı, onun yanında apaydın kalır.
- ور مثال احمقی پیدا شود ** ظلمت شب پیش او روشن بود
- Çünkü o, geceden daha karanlıktır, daha karadır. Fakat ne fayda? Kötü yarasa karanlıların satın alır.
- کو ز شب مظلمتر و تاریترست ** لیک خفاش شقی ظلمتخرست
- Yavaş, yavaş gündüzün ışığına alış... Yoksa yarasa gibi nura kavuşmaz, kalakalırsın!
- اندک اندک خوی کن با نور روز ** ورنه خفاشی بمانی بیفروز
- Yarasa nerede bir güçlük, bir müşkül varsa orasını sever... Nerede bir devletlinin ışığı yanıyorsa oraya düşman kesilir. 2185
- عاشق هر جا شکال و مشکلیست ** دشمن هر جا چراغ مقبلیست