English    Türkçe    فارسی   

4
2194-2203

  • Az, çok... Bir yol da bilmez. Fakat yine de bir kılavuzun ardına düşmekten sıkılır, arlanıp utanır.
  • Upuzun, uçsuz bucaksız çöllerde gâh topallayıp meyus olarak, gâh koşup yortarak gider durur. 2195
  • Bir kandil yoktur ki önünde tutsun, önünü görsün... Hatta yarım bir ışık bile bulamaz ki ondan bir nur dilensin.
  • Aklı yoktur ki dirilikten dem vursun, yarım aklı bile yoktur ki ölsün, kendisini ölü bilsin.
  • O akıllıya karşı tam bir ölü hale gelsin de kendisini aşağılık yerden dama yüceltsin!
  • Tam aklın yoksa kendini ölü hale getir... Sözü diri bir akıllıya sığın.
  • Böyle olmayan adam diri değildir ki İsa’ya hemdem olsun... Ölü değildir ki İsa’nın ölüleri dirilten nefesine mazhar olsun. 2200
  • Kör canı her yana adım atar, sıçrar durur ama bir türlü kurtulamaz.
  • Gölcük, gölcükte balık avlayanlar, birisi akıllı, öbürü yarı akıllı, üçüncüsü de mağrur, aptal, gafil ve değersiz üç balıkla akıbetleri
  • A inatçı, bu, içinde üç büyük balık bulunan gölcüğün hikâyesine benzer.
  • “Kelile” de okumuşsundur ama o kabuktan ibarettir, bu anlatışımızsa canın ta içidir.