- “Kelile” de okumuşsundur ama o kabuktan ibarettir, bu anlatışımızsa canın ta içidir.
- در کلیله خوانده باشی لیک آن ** قشر قصه باشد و این مغز جان
- Birkaç balıkçı, o gölcüğün yanından geçtiler, o balıkları gördüler.
- چند صیادی سوی آن آبگیر ** برگذشتند و بدیدند آن ضمیر
- Derhal koşup ağ getirmeye gittiler. Balıklar bunu anladılar... 2205
- پس شتابیدند تا دام آورند ** ماهیان واقف شدند و هوشمند
- İçlerinden akıllı olan yola düştü; hiç de gidilmesi istenmeyen o güç yola yürüdü.
- آنک عاقل بود عزم راه کرد ** عزم راه مشکل ناخواه کرد
- Bunlarla danışmayayım dedi türlü, türlü fikirlerde bulunur, azmimi gevşetirler.
- گفت با اینها ندارم مشورت ** که یقین سستم کنند از مقدرت
- Yurtlarının sevgisine kapılırlar; tembellikleri, bilgisizlikleri bana da sirayet eder.
- مهر زاد و بوم بر جانشان تند ** کاهلی و جهلشان بر من زند
- Danışmak için bir iyi ve diri kişi lâzım ki seni de diriltsin, fakat nerede öyle bir diri?
- مشورت را زندهای باید نکو ** که ترا زنده کند وان زنده کو
- Ey yolcu yolcuyla danış, kadınla değil... Çünkü kadının reyi seni topal eder. 2210
- ای مسافر با مسافر رای زن ** زانک پایت لنگ دارد رای زن
- Vatan sevgisinden dem vurma; durma, yürü... Vatan oradadır, burada değil canım efendim!
- از دم حب الوطن بگذر مهایست ** که وطن آن سوست جان این سوی نیست
- Vatan istiyorsan ırmağın o tarafına geç... Bu doğru hadisi eğri ve yanlış okuma!
- گر وطن خواهی گذر آن سوی شط ** این حدیث راست را کم خوان غلط
- Abdest alanın yıkadığı uzuvlarda dua okunmasının sırrı
- سر خواندن وضو کننده اوراد وضو را