- Bu gölcükten denize doğru git... Denizi ara, şu girdabı bırak.
- سوی دریا عزم کن زین آبگیر ** بحر جو و ترک این گرداب گیر
- Göğsünü ayak yaptı da yola düştü... Çekingen balık, o tehlikeli yerden ta nur denizine kadar yürüdü, denize ulaştı. 2235
- سینه را پا ساخت میرفت آن حذور ** از مقام با خطر تا بحر نور
- Ardına köpek düşen ceylan, hayatından bir damar bile kalsa koşar ya... İşte o da onun gibi koşmaktaydı.
- همچو آهو کز پی او سگ بود ** میدود تا در تنش یک رگ بود
- Artık köpek varken tavşan uykusuna dalmak hatadır... Zaten korkan adamın gözüne uyku girer mi?
- خواب خرگوش و سگ اندر پی خطاست ** خواب خود در چشم ترسنده کجاست
- O balık gitti deniz yolunu tuttu... Pek uzun olan o yola düştü.
- رفت آن ماهی ره دریا گرفت ** راه دور و پهنهی پهنا گرفت
- Bir hayli zahmetler çekti, fakat sonun da emniyet ve afiyet makamına yetişti.
- رنجها بسیار دید و عاقبت ** رفت آخر سوی امن و عافیت
- Kendisini uçsuz bucaksız, hiçbir yandan kıyısı görünmez denize attı. 2240
- خویشتن افکند در دریای ژرف ** که نیابد حد آن را هیچ طرف
- Derken balıkçılar ağ getirdiler... Yarı akıllının neşesi bozuldu, ağzının tadı kaçtı.
- پس چو صیادان بیاوردند دام ** نیمعاقل را از آن شد تلخ کام
- Dedi ki: Eyvahlar olsun. Fırsatı fevt ettim, nasıl oldu da o yol gösterene arkadaş olmadım?
- گفت اه من فوت کردم فرصه را ** چون نگشتم همره آن رهنما
- O ansızın gitti... Gitti ama benim de hararetle ardına düşmem gerekti.
- ناگهان رفت او ولیکن چونک رفت ** میببایستم شدن در پی بتفت