- O balık gitti deniz yolunu tuttu... Pek uzun olan o yola düştü.
- رفت آن ماهی ره دریا گرفت ** راه دور و پهنهی پهنا گرفت
- Bir hayli zahmetler çekti, fakat sonun da emniyet ve afiyet makamına yetişti.
- رنجها بسیار دید و عاقبت ** رفت آخر سوی امن و عافیت
- Kendisini uçsuz bucaksız, hiçbir yandan kıyısı görünmez denize attı. 2240
- خویشتن افکند در دریای ژرف ** که نیابد حد آن را هیچ طرف
- Derken balıkçılar ağ getirdiler... Yarı akıllının neşesi bozuldu, ağzının tadı kaçtı.
- پس چو صیادان بیاوردند دام ** نیمعاقل را از آن شد تلخ کام
- Dedi ki: Eyvahlar olsun. Fırsatı fevt ettim, nasıl oldu da o yol gösterene arkadaş olmadım?
- گفت اه من فوت کردم فرصه را ** چون نگشتم همره آن رهنما
- O ansızın gitti... Gitti ama benim de hararetle ardına düşmem gerekti.
- ناگهان رفت او ولیکن چونک رفت ** میببایستم شدن در پی بتفت
- Fakat geçene acınmak hatadır... Gitti mi gitti gider! Gayrı onu anmanın hiçbir faydası yoktur!
- بر گذشته حسرت آوردن خطاست ** باز ناید رفته یاد آن هباست
- Tutulan kuşun, geçmiş zamana pişman olma, içinde bulunduğun vaktin kıymetini bil, bundan istifadeye çalış, pişmanlıkla vakit geçirme diye nasihati
- قصهی آن مرغ گرفته کی وصیت کرد کی بر گذشته پشیمانی مخور تدارک وقت اندیش و روزگار مبر در پشیمانی
- Birisi hileyle tuzağına bir kuş düşürdü. Kuş, ona dedi ki: Ey ulu hoca. 2245
- آن یکی مرغی گرفت از مکر و دام ** مرغ او را گفت ای خواجهی همام
- Sen birçok öküzler, koyunlar yedin... Birçok develer kurban ettin.
- به تو بسی گاوان و میشان خوردهای ** تو بسی اشتر به قربان کردهای
- Dünyada onlarla bile doymadın... Benimle de doymazsın sen!
- تو نگشتی سیر زانها در زمن ** هم نگردی سیر از اجزای من