- Dedi ki: Eyvahlar olsun. Fırsatı fevt ettim, nasıl oldu da o yol gösterene arkadaş olmadım?
- گفت اه من فوت کردم فرصه را ** چون نگشتم همره آن رهنما
- O ansızın gitti... Gitti ama benim de hararetle ardına düşmem gerekti.
- ناگهان رفت او ولیکن چونک رفت ** میببایستم شدن در پی بتفت
- Fakat geçene acınmak hatadır... Gitti mi gitti gider! Gayrı onu anmanın hiçbir faydası yoktur!
- بر گذشته حسرت آوردن خطاست ** باز ناید رفته یاد آن هباست
- Tutulan kuşun, geçmiş zamana pişman olma, içinde bulunduğun vaktin kıymetini bil, bundan istifadeye çalış, pişmanlıkla vakit geçirme diye nasihati
- قصهی آن مرغ گرفته کی وصیت کرد کی بر گذشته پشیمانی مخور تدارک وقت اندیش و روزگار مبر در پشیمانی
- Birisi hileyle tuzağına bir kuş düşürdü. Kuş, ona dedi ki: Ey ulu hoca. 2245
- آن یکی مرغی گرفت از مکر و دام ** مرغ او را گفت ای خواجهی همام
- Sen birçok öküzler, koyunlar yedin... Birçok develer kurban ettin.
- به تو بسی گاوان و میشان خوردهای ** تو بسی اشتر به قربان کردهای
- Dünyada onlarla bile doymadın... Benimle de doymazsın sen!
- تو نگشتی سیر زانها در زمن ** هم نگردی سیر از اجزای من
- Beni bırak da sana üç öğüt vereyim... Bak bakalım aptal mıyım, akıllı mıyım?
- هل مرا تا که سه پندت بر دهم ** تا بدانی زیرکم یا ابلهم
- Birinci öğüdü elimdeyken vereyim, ikincisini samanla karışık balçıktan yapılma damının üstünde.
- اول آن پند هم در دست تو ** ثانیش بر بام کهگل بست تو
- Üçüncüsünü de ağacın üstünde veririm... Bu üç öğütle bahtın iyileşir. 2250
- وآن سوم پند دهم من بر درخت ** که ازین سه پند گردی نیکبخت
- Elindeyken vereceğim öğüt şu: Olmayacak söze kim söylerse söylesin inanma.
- آنچ بر دستست اینست آن سخن ** که محالی را ز کس باور مکن