Ateşin hararetiyle kızıp kaynadıkça akıl ona “sana hiç korkutucu bir zat gelmedi mi?” diyordu.
او همی جوشید از تف سعیر ** عقل میگفتش الم یاتک نذیر
O da, o işkencenin, o belânın içinde kâfirlerin canları gibi “Evet, geldi” demekteydi.
او همیگفت از شکنجه وز بلا ** همچو جان کافران قالوا بلی
Sonra da eğer bu sefer, şu boynumu kıran mihnetten kurtulursam,
باز میگفت او که گر این بار من ** وا رهم زین محنت گردنشکن
2285.Denizden başka yerde yurt tutmam... Bir gölcükte oturmam artık.2285
من نسازم جز به دریایی وطن ** آبگیری را نسازم من سکن
Uçsuz bucaksız bir su ararım da emin olayım... Ebediyen emniyet ve sıhhat içinde ömür süreyim diyordu!
آب بیحد جویم و آمن شوم ** تا ابد در امن و صحت میروم
Ahmağın, bir belâya uğrayınca nadim olup ahdetmesinde bir vefa yoktur. ”Onlar tekrar dünyaya döndürülseler yapmayın diye nehyolundukları şeyleri yapmaya başlarlardı yine. Onlar yalancılardır.” suphukâzibin vefası olamaz!
بیان آنک عهد کردن احمق وقت گرفتاری و ندم هیچ وفایی ندارد کی لو ردوالعادوا لما نهوا عنه و انهم لکاذبون صبح کاذب وفا ندارد
Akıl, ona diyordu k: Ahmaklık, seninle değil mi? Ahmaklıkla ahde vefa edilmez.
عقل میگفتش حماقت با توست ** با حماقت عقل را آید شکست
Ahitlerde vefa etmek, akılla olur... Sense aklın yok a eşek değerli!
عقل را باشد وفای عهدها ** تو نداری عقل رو ای خربها