- O, nedamet zahmetinin sonucudur... Define gibi aydın olan aklıdan gelmez.
- آن ندامت از نتیجهی رنج بود ** نه ز عقل روشن چون گنج بود
- Zahmet geçti mi o nedamet de yok olur gider... o tövbe ve nedamet, toprak değerinde bile değildir.
- چونک شد رنج آن ندامت شد عدم ** مینیرزد خاک آن توبه و ندم
- O nedamet, gam ve elem karanlığı yüzünden yükünü bağladı... Fakat gündüz geldi mi gecenin sözünü mahveder!
- آن ندم از ظلمت غم بست بار ** پس کلام اللیل یمحوه النهار
- O gam karanlığı gitti de hoşluk vakti geldi mi gönülden de onun neticesi, o derdin doğurduğu nedamet geçip gider!
- چون برفت آن ظلمت غم گشت خوش ** هم رود از دل نتیجه و زادهاش
- O adam, tövbe eder ama akıl piri ona “Tekrar dünyaya döndürülseler yine yapma denen şeylere bulaşırlar. Onları yaparlar” diye bağırıp durur. 2300
- میکند او توبه و پیر خرد ** بانگ لو ردوا لعادوا میزند
- Vehim aklın zıddıdır, onunla savaşır durur. Ona benzer ama o değildir. Akla sahip olan Musa aleyhsselâm’ın vehim sahibi olan Firavunla soru ve cevabı
- در بیان آنک وهم قلب عقلست و ستیزهی اوست بدو ماند و او نیست و قصهی مجاوبات موسی علیهالسلام کی صاحب عقل بود با فرعون کی صاحب وهم بود
- Ey yiğit, akıl, şehvetin zıddıdır... Şehveti dokuyan akla akıl deme.
- عقل ضد شهوتست ای پهلوان ** آنک شهوت میتند عقلش مخوان
- Şehvete mağlûp olana vehim de... Vehim, halis akıllar altınının kalpıdır.
- وهم خوانش آنک شهوت را گداست ** وهم قلب نقد زر عقلهاست
- Vehimle akıl, mihenk olmadıkça meydana çıkmaz. Her ikisini de hemen mihenge vur.
- بیمحک پیدا نگردد وهم و عقل ** هر دو را سوی محک کن زود نقل
- Bu mihenk de Kur’an’dır. Peygamberlerin halidir... Mihenk kalpa gel der.
- این محک قرآن و حال انبیا ** چون منحک مر قلب را گوید بیا
- Gel de benim yüzümden ne hale girdiğini gör... Çünkü sen benim ne inişimin ehlisin ne çıkışımın! 2305
- تا ببینی خویش را ز آسیب من ** که نهای اهل فراز و شیب من