- Vehim, âlemleri yakan Firavundur; akıl, canları parlatan aydınlatan Musa’nındır.
- وهم مر فرعون عالمسوز را ** عقل مر موسی به جان افروز را
- Musa, yokluk yoluna gitti... Firavun, ona dedi ki: Sen kimsin?
- رفت موسی بر طریق نیستی ** گفت فرعونش بگو تو کیستی
- Musa, ben akılım... Ululuk ıssı Allah’ın elçisiyim... Allah’ın ulu bürhanıyım, azgınlıktan insana emniyet veren kişiyim ben!
- گفت من عقلم رسول ذوالجلال ** حجةاللهام امانم از ضلال
- Firavun dedi ki: Sus, huyluyu bırak da sen bana eski adını söyle! 2310
- گفت نی خامش رها کن های هو ** نسبت و نام قدیمت را بگو
- Musa dedi ki: Benim nispetim, Allah’ın şu toprak yurdunadır... Asıl adım da onun kullarının en aşağısı.
- گفت که نسبت مر از خاکدانش ** نام اصلم کمترین بندگانش
- Ben o Allah’ın kulunun oğluyum... Onun cariyesiyle kulundan doğmuşum.
- بندهزادهی آن خداوند وحید ** زاده از پشت جواری و عبید
- Asıl mensup olduğum topraktır; su ve balçıktır... Allah suya toprağa canla gönül vermiştir.
- نسبت اصلم ز خاک و آب و گل ** آب و گل را داد یزدان جان و دل
- Bu toprak bedenimin dönüp gideceği yer de yine topraktır... Senin gideceğin yer de topraktır a mağrur.
- مرجع این جسم خاکم هم به خاک ** مرجع تو هم به خاک ای سهمناک
- Bizim de bütün serkeşlerin de aslı topraktır. Hepimiz topraktanız... Buna da yüz türlü nişane var. 2315
- اصل ما و اصل جمله سرکشان ** هست از خاکی و آن را صد نشان
- Bedenine topraktan yardım gelmededir... Boynun topraktan biten gıdalarla düzelip kalınlaşmadadır.
- که مدد از خاک میگیرد تنت ** از غذایی خاک پیچد گردنت