- Nice kişiler, ta Şam' a Irak' a kadar gittiler de oralarda kâfirlikten, münafıklıktan başka bir şey görmediler.
- ای بسا کس رفته تا شام و عراق ** او ندیده هیچ جز کفر و نفاق
- Nice kişiler, ta Hint ülkesine, Herat şehrine dek vardılar da oralarda alış verişten başka bir şey bulamadılar!
- وی بسا کس رفته تا هند و هری ** او ندیده جز مگر بیع و شری
- Niceler, Türkistan’a, Çin’e vardılar da oralarda hileden, tuzaktan başka bir şey görmediler! 2375
- وی بسا کس رفته ترکستان و چین ** او ندیده هیچ جز مکر و کمین
- Sefere giden renkten, kokudan başka bir şey göremezse söyle ona: Bütün iklimleri dolaşsın; hep bunu görür.
- چون ندارد مدرکی جز رنگ و بو ** جملهی اقلیمها را گو بجو
- Öküz Bağdat’a geliverir... Bir ucundan öbür ucuna kadar şehri dolaşır...
- گاو در بغداد آید ناگهان ** بگذرد او زین سران تا آن سران
- Bütün o yaşayıştan, o güzelliklerden, o lezzetlerden ancak ve ancak sokaklardaki karpuz kabuğunu görür!
- از همه عیش و خوشیها و مزه ** او نبیند جز که قشر خربزه
- Öküzün yahut eşeğin seyrine layık olan şey, sokaklara atılan samanlarla yolarda biten otlardır!
- که بود افتاده بر ره یا حشیش ** لایق سیران گاوی یا خریش
- Tabiat mıhına kurumuş et gibi asılı kalan kişinin canı, sebeplere bağlanmıştı... Bundan ötesini göremez. 2380
- خشک بر میخ طبیعت چون قدید ** بستهی اسباب جانش لا یزید
- Ey başköşede oturan ulu kişi, sebeplerin kalktığı ova, Allah’ın geniş yeryüzüdür.
- وان فضای خرق اسباب و علل ** هست ارض الله ای صدر اجل
- Orada can, her an suret değiştirir... Her an yeniden yeniye ve apaçık bir alem görür.
- هر زمان مبدل شود چون نقش جان ** نو به نو بیند جهانی در عیان