English    Türkçe    فارسی   

4
2380-2389

  • Tabiat mıhına kurumuş et gibi asılı kalan kişinin canı, sebeplere bağlanmıştı... Bundan ötesini göremez. 2380
  • خشک بر میخ طبیعت چون قدید ** بسته‌ی اسباب جانش لا یزید
  • Ey başköşede oturan ulu kişi, sebeplerin kalktığı ova, Allah’ın geniş yeryüzüdür.
  • وان فضای خرق اسباب و علل ** هست ارض الله ای صدر اجل
  • Orada can, her an suret değiştirir... Her an yeniden yeniye ve apaçık bir alem görür.
  • هر زمان مبدل شود چون نقش جان ** نو به نو بیند جهانی در عیان
  • Fakat bir sıfata kapılmış, o sıfatla donup kalmış kişiye, cennette, cennet ırmaklarının kıyısında, olsa orası yine kötü ve çirkin görünür!
  • گر بود فردوس و انهار بهشت ** چون فسرده‌ی یک صفت شد گشت زشت
  • İnsanın her duygusu, başka şeyler duyar ve öbür duygunun duyduklarından bihaberdir. Nitekim her usta sanatkâr da, başka bir sanatta usta olan sanatkârın sanatına acemidir, o sanattan bihaberdir. Fakat bir duygunun, öbür duyguların vazifesinden bihaber olması, öbür duyguların olmadığına delil değildir ki, her duygu öbür duygulara vazifesini, her sanatkâr, öbür sanatkârların sanatını hal bakımından inkâr eder. Eder ama burada inkâr eder demekteki maksadımız, o duyguyu, o sanatı bilmez demektir.
  • بیان آنک هر حس مدرکی را از آدمی نیز مدرکاتی دیگرست کی از مدرکات آن حس دگر بی‌خبرست چنانک هر پیشه‌ور استاد اعجمی کار آن استاد دگر پیشه‌ورست و بی‌خبری او از آنک وظیفه‌ی او نیست دلیل نکند کی آن مدرکات نیست اگر چه به حکم حال منکر بود آن را اما از منکری او اینجا جز بی‌خبری نمی‌خواهیم درین مقام
  • Cihanı görme çerçeven anlayışıncadır... Pak kişilerin sence perde ardında olması, onları görmemen, pis duygundandır.
  • چنبره‌ی دید جهان ادراک تست ** پرده‌ی پاکان حس ناپاک تست
  • Bir zaman duygunu görüş suyuyla yıka... Sofilerin çamaşır yıkamaları budur, böyledir... Bunu böyle bil. 2385
  • مدتی حس را بشو ز آب عیان ** این چنین دان جامه‌شوی صوفیان
  • Sen temizlendin mi perde yırtılır... Pak kişilerin canları sana görünmeye başlar.
  • چون شدی تو پاک پرده بر کند ** جان پاکان خویش بر تو می‌زند
  • Bütün âlem nurla, suretlerle dolsa o güzellikten ancak göz haberdar olur.
  • جمله عالم گر بود نور و صور ** چشم را باشد از آن خوبی خبر
  • Gözünü yumar da bir güzelin zülfünü, yüzünü görmek için kulağını açarsan,
  • چشم بستی گوش می‌آری به پیش ** تا نمایی زلف و رخساره‌ی به تیش
  • Kulak der ki: Ben sureti göremem... Ancak suret, bir ses verirse o sesi duyarım.
  • گوش گوید من به صورت نگروم ** صورت ار بانگی زند من بشنوم