English    Türkçe    فارسی   

4
2417-2426

  • Bu yeryüzünün can gözü yoktu da Karun’u neden öyle sömürüp yuttu?
  • این زمین را گر نبودی چشم جان ** از چه قارون را فرو خورد آنچنان
  • Hannane direğinin gönül gözü olmasaydı o tek kişinin, o eşsiz erin ayrılığını görür müydü?
  • گر نبودی چشم دل حنانه را ** چون بدیدی هجر آن فرزانه را
  • Kırık taşlar, görmeselerdi avuç içinde nasıl şahadet ederlerdi?
  • سنگ‌ریزه گر نبودی دیده‌ور ** چون گواهی دادی اندر مشت در
  • A akıl, sen kanatlarını aç da “İza zülziletil arzu zilzaleha” suresini oku! 2420
  • ای خرد بر کش تو پر و بالها ** سوره بر خوان زلزلت زلزالها
  • Kıyamet günü bu yeryüzü, görmeseydi iyiye kötüye nasıl şahadet ederdi ki?
  • در قیامت این زمین بر نیک و بد ** کی ز نادیده گواهیها دهد
  • Hâlbuki halini, kendisinde olan haberleri söyleyecek... Yeryüzü bize sırlarını açacak.
  • که تحدث حالها و اخبارها ** تظهر الارض لنا اسرارها
  • Beni senin gibi bir padişaha göndermesi de bir delildir... Gönderen bilir ki.
  • این فرستادن مرا پیش تو میر ** هست برهانی که بد مرسل خبیر
  • Böyle bir illete böyle bir ilaç lazım bu ilaç, o umulmaz yarayı kolayca iyileştirecek elbet.
  • کین چنین دارو چنین ناسور را ** هست درخور از پی میسور را
  • Bundan önce rüyalar görmüştüm... Allah’ın beni seçip göndereceğini anlamıştın. 2425
  • واقعاتی دیده بودی پیش ازین ** که خدا خواهد مرا کردن گزین
  • Ben elime asayı ve nuru alacak, senin gibi bir küstahın boynuzunu kıracaktım.
  • من عصا و نور بگرفته به دست ** شاخ گستاخ ترا خواهم شکست