- Kırık taşlar, görmeselerdi avuç içinde nasıl şahadet ederlerdi?
- سنگریزه گر نبودی دیدهور ** چون گواهی دادی اندر مشت در
- A akıl, sen kanatlarını aç da “İza zülziletil arzu zilzaleha” suresini oku! 2420
- ای خرد بر کش تو پر و بالها ** سوره بر خوان زلزلت زلزالها
- Kıyamet günü bu yeryüzü, görmeseydi iyiye kötüye nasıl şahadet ederdi ki?
- در قیامت این زمین بر نیک و بد ** کی ز نادیده گواهیها دهد
- Hâlbuki halini, kendisinde olan haberleri söyleyecek... Yeryüzü bize sırlarını açacak.
- که تحدث حالها و اخبارها ** تظهر الارض لنا اسرارها
- Beni senin gibi bir padişaha göndermesi de bir delildir... Gönderen bilir ki.
- این فرستادن مرا پیش تو میر ** هست برهانی که بد مرسل خبیر
- Böyle bir illete böyle bir ilaç lazım bu ilaç, o umulmaz yarayı kolayca iyileştirecek elbet.
- کین چنین دارو چنین ناسور را ** هست درخور از پی میسور را
- Bundan önce rüyalar görmüştüm... Allah’ın beni seçip göndereceğini anlamıştın. 2425
- واقعاتی دیده بودی پیش ازین ** که خدا خواهد مرا کردن گزین
- Ben elime asayı ve nuru alacak, senin gibi bir küstahın boynuzunu kıracaktım.
- من عصا و نور بگرفته به دست ** شاخ گستاخ ترا خواهم شکست
- Bunun için kıyamet gününün sahibi olan Allah sana çeşit çeşit rüyalar gösteriyordu.
- واقعات سهمگین از بهر این ** گونه گونه مینمودت رب دین
- Bunlar senin kötü içine, azgınlığına layık rüyalardı. Bunların sana, senin haline tam uygun olduğunu bildirmek diliyordu.
- در خور سر بد و طغیان تو ** تا بدانی کوست درخوردان تو