- Fakat sen bu rüyaları tevile kalkıştın... Kör ve sağır kesildin, bunlar; ağır uykudan meydana gelen hayaller dedin. 2430
- تو به تاویلات میگشتی از آن ** کور و گر کین هست از خواب گران
- Doktorlarla müneccimler de kendilerinde olan nur pırıltısı ile tabirini gördüler, fakat tamahlarından hakikati söylemediler.
- وآن طبیب و آن منجم در لمع ** دید تعبیرش بپوشید از طمع
- Kederlenmek, devletine bir gussa gelmek, senin devletinden, padişahlığından uzaktır.
- گفت دور از دولت و از شاهیت ** که درآید غصه در آگاهیت
- Ya çeşitli gıdalardan yahut yemekten insan, hep böyle rüyalar görür dediler.
- از غذای مختلف یا از طعام ** طبع شوریده همیبیند منام
- Çünkü gördüler ki sen öğüt istemiyorsun, kaba ve hoyratsın, kan içicisin... Yok, yoksul huylu değilsin!
- زانک دید او که نصیحتجو نهای ** تند و خونخواری و مسکینخو نهای
- Padişahlar, bir iş için kan dökerler ama merhametleri kızgınlıklarından üstündür. 2435
- پادشاهان خون کنند از مصلحت ** لیک رحمتشان فزونست از عنت
- Padişahın Allah huyuyla huylanması gerektir. Allah’ın rahmeti, gazabından artıktır.
- شاه را باید که باشد خوی رب ** رحمت او سبق دارد بر غضب
- Şeytan gibi gazabının üstün olması gerekmez, öyle olursa hile yüzünden lüzum yokken kan döker!
- نه غضب غالب بود مانند دیو ** بیضرورت خون کند از بهر ریو
- Namussuzların hilmi gibi halim olması da doğru değildir... Çünkü karısı da orospu olur cariyesi de!
- نه حلیمی مخنثوار نیز ** که شود زن روسپی زان و کنیز
- Hâlbuki sen, gönlünü şeytan evi haline getirdin... Kinini, kendine kıble yaptın.
- دیوخانه کرده بودی سینه را ** قبلهای سازیده بودی کینه را