- Demir cilalanır, yüzünü güzelleştirir. Bu suretle suretler onda görünebilir.
- صیقلی دید آهن و خوش کرد رو ** تا که صورتها توان دید اندرو
- Topraktan yaratılan beden kabadır, karadır ama cila kabul eder, onu cilala!
- گر تن خاکی غلیظ و تیره است ** صیقلش کن زانک صیقل گیره است
- Cilala da onda gayb şekilleri yüz göstersin. Huri ve melek akisleri görünsün!
- تا درو اشکال غیبی رو دهد ** عکس حوری و ملک در وی جهد
- Allah, bil ki sana bir akıl cilâsı vermiştir... Onunla gönül yaprağı arınır, aydınlanır. 2475
- صیقل عقلت بدان دادست حق ** که بدو روشن شود دل را ورق
- A binamaz, cilâlanmayı bırakmışsın da heva ve hevesinin iki elini de açmışsın!
- صیقلی را بستهای ای بینماز ** وآن هوا را کردهای دو دست باز
- Heva ve heves kapandı mı cilacının eli açılır.
- گر هوا را بند بنهاده شود ** صیقلی را دست بگشاده شود
- Gayb aynası olan demirde bütün suretler görünür.
- آهنی که آیینه غیبی بدی ** جمله صورتها درو مرسل شدی
- İçini kararttın, paslattın, işte "Yeryüzünde fesada çalışırlar" ayetinin manası budur!
- تیره کردی زنگ دادی در نهاد ** این بود یسعون فی الارض الفساد
- Şimdiye kadar böyle hareket ettin durdun, artık böyle harekette bulunma. Suyu kararttın, daha ziyade karartma! 2480
- تاکنون کردی چنین اکنون مکن ** تیره کردی آب را افزون مکن
- Bulandırma da bu su durulsun. O suyun içinde ay ve yıldızları tavaf eder gör!
- بر مشوران تا شود این آب صاف ** واندرو بین ماه و اختر در طواف