English    Türkçe    فارسی   

4
2474-2483

  • Cilala da onda gayb şekilleri yüz göstersin. Huri ve melek akisleri görünsün!
  • تا درو اشکال غیبی رو دهد ** عکس حوری و ملک در وی جهد
  • Allah, bil ki sana bir akıl cilâsı vermiştir... Onunla gönül yaprağı arınır, aydınlanır. 2475
  • صیقل عقلت بدان دادست حق ** که بدو روشن شود دل را ورق
  • A binamaz, cilâlanmayı bırakmışsın da heva ve hevesinin iki elini de açmışsın!
  • صیقلی را بسته‌ای ای بی‌نماز ** وآن هوا را کرده‌ای دو دست باز
  • Heva ve heves kapandı mı cilacının eli açılır.
  • گر هوا را بند بنهاده شود ** صیقلی را دست بگشاده شود
  • Gayb aynası olan demirde bütün suretler görünür.
  • آهنی که آیینه غیبی بدی ** جمله صورتها درو مرسل شدی
  • İçini kararttın, paslattın, işte "Yeryüzünde fesada çalışırlar" ayetinin manası budur!
  • تیره کردی زنگ دادی در نهاد ** این بود یسعون فی الارض الفساد
  • Şimdiye kadar böyle hareket ettin durdun, artık böyle harekette bulunma. Suyu kararttın, daha ziyade karartma! 2480
  • تاکنون کردی چنین اکنون مکن ** تیره کردی آب را افزون مکن
  • Bulandırma da bu su durulsun. O suyun içinde ay ve yıldızları tavaf eder gör!
  • بر مشوران تا شود این آب صاف ** واندرو بین ماه و اختر در طواف
  • Çünkü insan, ırmak suyuna benzer. Bulandı mı artık onun dibini göremezsin!
  • زانک مردم هست هم‌چون آب جو ** چون شود تیره نبینی قعر او
  • Irmağın dibi incilerle, mercanlarla dopdolu. Sakın bulandırma, o saf ve durudur.
  • قعر جو پر گوهرست و پر ز در ** هین مکن تیره که هست او صاف حر