English    Türkçe    فارسی   

4
248-257

  • Altın babası külhancı der ki: Bugün akşama kadar tam yirmi küfe tezek taşıdım.
  • پس بگوید تونیی صاحب ذهب ** بیست سله چرک بردم تا به شب
  • Bunun gibi senin hırsın da, bu dünyada ateşe benzer... Her alevi, yüzlerce ağız açmıştır!
  • حرص تو چون آتشست اندر جهان ** باز کرده هر زبانه صد دهان
  • 250.Gerçi tezek, ateşi alevler, kuvvetlendirir ama akla göre bu altın, hiç de hoşa gitmeyen fışkıdır, tezektir. 250
  • پیش عقل این زر چو سرگین ناخوشست ** گرچه چون سرگین فروغ آتشست
  • Ateşten dem vuran güneş, yaş fışkıyı ateşe atılmaya değer bir hale getirir.
  • آفتابی که دم از آتش زند ** چرک تر را لایق آتش کند
  • İşte bunun gibi hırs külhanı yüzlerce kıvılcımla kıvılcımlansın, alevlensin diye o taşı altın haline getiren de yine güneştir.
  • آفتاب آن سنگ را هم کرد زر ** تا بتون حرص افتد صد شرر
  • Mal topladım diyen ne diyor yani? Bu kadar fışkı, bu kadar tezek getirdim diyor!
  • آنک گوید مال گرد آورده‌ام ** چیست یعنی چرک چندین برده‌ام
  • Bu söz, rezilliği arttıran bir sözdür ama külhandakiler, aralarında bununla övünürler!
  • این سخن گرچه که رسوایی‌فزاست ** در میان تونیان زین فخرهاست
  • Sen akşama kadar altı küfe tezek getirdin... Hâlbuki ben, hiç zahmet çekmeden tamam yirmi küfe tezek taşıdım, derler. 255
  • که تو شش سله کشیدی تا به شب ** من کشیدم بیست سله بی کرب
  • Külhanda doğup temizlik nedir görmeyen kişiye mis koklatsın incinir, hasta olur!
  • آنک در تون زاد و پاکی را ندید ** بوی مشک آرد برو رنجی پدید
  • Güzel koku satanların pazarında güzel kokularla mis kokusundan bayılan ve hasta düşen derici
  • قصه‌ی آن دباغ کی در بازار عطاران از بوی عطر و مشک بیهوش و رنجور شد
  • Birisi, güzel koku satanların pazarına gelince aklı başından gitti, büzülüp yere yıkıldı.
  • آن یکی افتاد بیهوش و خمید ** چونک در بازار عطاران رسید