English    Türkçe    فارسی   

4
2567-2576

  • İlâhiname de çok vasiyetlerde bulunmuş, tozu dumana ver, varlığının kökünü kazı demiştir.
  • در الهی‌نامه بس اندرز کرد ** که بر آر دودمان خویش گرد
  • Firavun ey Musa dedi; kâfi, gönlüm, ıstıraptan eridi gitti., artık üçüncü vadini söyle!
  • بس کن ای موسی بگو وعده‌ی سوم ** که دل من ز اضطرابش گشت گم
  • Musa dedi ki; üçüncüsü şu: Devletin iki kat artar, iki âlemin de düşmandan arınmış devlet ve saltanatına nail olursun!
  • گفت موسی آن سوم ملک دوتو ** دو جهانی خالص از خصم و عدو
  • Şimdiki devlet ve ikbalinden daha fazla devlete, ikbale ve ülkelere sahip olursun. Şimdiki devletin savaş içindedir, o devlet sulh ve huzur içinde! 2570
  • بیشتر زان ملک که اکنون داشتی ** کان بد اندر جنگ و این در آشتی
  • Savaş âleminde sana böyle bir devlet ve ülke ihsan eden, bir gör de bak, sulhta ülkene nasıl bir sofra kurar!
  • آنک در جنگت چنان ملکی دهد ** بنگر اندر صلح خوانت چون نهد
  • Keremiyle cefa zamanında onları veren, vefa zamanında seni nasıl görüp gözetir, arayıp yoklar, bir bak da gör!
  • آن کرم که اندر جفا آنهات داد ** در وفا بنگر چه باشد افتقاد
  • Firavun, ey Musa, dördüncüsü nedir? Çabuk söyle, çünkü sabrım yetti, hırsım arttı dedi.
  • گفت ای موسی چهارم چیست زود ** بازگو صبرم شد و حرصم فزود
  • Musa dedi ki: Daima genç kalırsın, daima saçın, sakalın katran gibi siyah, yüzün erguvan gibi kırmızı olur.
  • گفت چارم آنک مانی تو جوان ** موی هم‌چون قیر و رخ چون ارغوان
  • Bizce rengin, kokunun değeri yoktur. Fakat sen aşağılıksın, onun için aşağı âlemden konuşuyorum! 2575
  • رنگ و بو در پیش ما بس کاسدست ** لیک تو پستی سخن کردیم پست
  • Renkle, kokuyla, mevkile öğünmek, çocukları sevindirir, aldatır!
  • افتخار از رنگ و بو و از مکان ** هست شادی و فریب کودکان
  • Halka, kendi aklınız miktarınca değil, onların akılları miktarınca söz söyleyin ki Allah’a ve Peygamber'ine yalan demesinler hadisi
  • بیان این خبر کی کلموا الناس علی قدر عقولهم لا علی قدر عقولکم حتی لا یکذبوا الله و رسوله