English    Türkçe    فارسی   

4
2634-2643

  • Sen o eziyetlere, belâlara lâyıksın, devletin, ikbalin kadrini nerden bileceksin sen? der.
  • تو سزایی در همان رنج و بلا ** نعمت و اقبال کی سازد ترا
  • Tutmaç yemiyorsan bari al, bunu iç diye doğana tutmaç suyu verir. 2635
  • آن تتماجش دهد کین را بگیر ** گر نمی‌خواهی که نوشی زان فطیر
  • Hâlbuki doğan, tutmaç suyundan hoşlanmaz, içmez, kocakarı büsbütün kızar.
  • آب تتماجش نگیرد طبع باز ** زال بترنجد شود خشمش دراز
  • Kızgınlıkla o sıcak çorbayı doğanın başından aşağı döker, hayvanın başını yakar, kel eder!
  • از غضب شربای سوزان بر سرش ** زن فرو ریزد شود کل مغفرش
  • Canı yanar, o teessürle gönüller parlatan padişahın lütfunu anarak ağlamaya başlar;
  • اشک از آن چشمش فرو ریزد ز سوز ** یاد آرد لطف شاه دل‌فروز
  • Padişahın çehresinden yüzlerce kemale nail olan o nazenin, o işveli gözlerinden yaşlar döker!
  • زان دو چشم نازنین با دلال ** که ز چهره‌ی شاد دارد صد کمال
  • Mâzâgal basar sırrına nail olan gözleri o karganın açtığı yaralarla dolar, güzel göz, zaten kötü göz yüzünden dertlere, elemlere uğrar! 2640
  • چشم مازاغش شده پر زخم زاغ ** چشم نیک از چشم بد با درد و داغ
  • Hâlbuki o öyle engin bir gözdür ki iki âlem bile ona bir kıl kadar görünmektedir.
  • چشم دریا بسطتی کز بسط او ** هر دو عالم می‌نماید تار مو
  • Gözüne binlerce gökyüzü görünse kaynağın denizin yanında kayboluşu gibi kaybolur!
  • گر هزاران چرخ در چشمش رود ** هم‌چو چشمه پیش قلزم گم شود
  • O göz, bu duygu âlemine ait şeylerden geçti mi gayb âlemini görür de bu kabiliyet yüzünden öpülür durur!
  • چشم بگذشته ازین محسوسها ** یافته از غیب‌بینی بوسها