- Fakat ne çare., padişahlık gururu, öğüt dinletmiyordu; nihayet öğüdü gönlünden koparıp attı.
- غیرتش را هست صد حلم نهان ** ورنه سوزیدی به یک دم صد جهان
- Allah gayretinin yüzlerce gizli hilmi vardır... Yoksa bir anda yüzlerce cihanı yakardı!
- نخوت شاهی گرفتش جای پند ** تا دل خود را ز بند پند کند
- Mutlaka Haman'la görüşüp danışmam lâzım... Ülke ona dayanmaktadır, ben onunla kuvvet, kudret bulmaktayım, dedi.
- که کنم بار رای هامان مشورت ** کوست پشت ملک و قطب مقدرت
- Mustafa'nın meşveret ettiği zat, Allah Sıddıkıydi. EbucehFe fikir veren Ebuleheb'di!
- مصطفی را رایزن صدیق رب ** رایزن بوجهل را شد بولهب
- Cinsiyet, onu öyle bir çekti ki o nasihatler, kulağına bile giremedi. 2655
- عرق جنسیت چنانش جذب کرد ** کان نصیحتها به پیشش گشت سرد
- Her şey, kendi cinsinden olana yüzlerce kanatla uçar gider, ona ulaşma hayaliyle bağlarını yırtıp yürür!
- جنس سوی جنس صد پره پرد ** بر خیالش بندها را بر درد
- Çocuğu, kayıp oluk üstüne giden ve tehlikeye düşen kadının, Allah yüzünü ululasın, Ali'ye gelerek çare araması
- قصهی آن زن کی طفل او بر سر ناودان غیژید و خطر افتادن بود و از علی کرمالله وجهه چاره جست
- Murtaza'nın yanına bir kadın gelip dedi ki; Çocuğum, oluğun üstüne kaydı.
- یک زنی آمد به پیش مرتضی ** گفت شد بر ناودان طفلی مرا
- Çağırsam ele geçmez. Bıraksam düşüp helak olacağından korkuyorum.
- گرش میخوانم نمیآید به دست ** ور هلم ترسم که افتد او به پست
- Akıllı değil ki tehlikeden kurtul, yanıma gel diyeyim de anlasın.
- نیست عاقل تا که دریابد چون ما ** گر بگویم کز خطر سوی من آ
- Elle işaret etsem anlamaz, anlasa bile kötülük şu ki dinlemez! 2660
- هم اشارت را نمیداند به دست ** ور بداند نشنود این هم به دست