English    Türkçe    فارسی   

4
2660-2669

  • Elle işaret etsem anlamaz, anlasa bile kötülük şu ki dinlemez! 2660
  • هم اشارت را نمی‌داند به دست ** ور بداند نشنود این هم به دست
  • Mememi, südumu gösterdim ama benden gözünü, yüzünü çevirip duruyor!
  • بس نمودم شیر و پستان را بدو ** او همی گرداند از من چشم و رو
  • Allah hakkı için ey ulular, siz, bu âlemde de âcizlerin ellerinden tutan, onlara yardım eden erlersiniz, o âlemde de!
  • از برای حق شمایید ای مهان ** دستگیر این جهان و آن جهان
  • Benim derdime tez bir derman bul ki gönlümün mey vasini kaybedeceğim diye yüreğim titremede!
  • زود درمان کن که می‌لرزد دلم ** که بدرد از میوه‌ی دل بسکلم
  • Ali dedi ki: dama bir çocuk çıkar., çocuğun, kendi cinsini görünce,
  • گفت طفلی را بر آور هم به بام ** تا ببیند جنس خود را آن غلام
  • Derhal oluktan dama gelir., cins, cinsine ebedî olarak âşıktır. 2665
  • سوی جنس آید سبک زان ناودان ** جنس بر جنس است عاشق جاودان
  • Kadın öyle yaptı, çocuğu, o çocuğu görünce ona yüz tuttu;
  • زن چنان کرد و چو دید آن طفل او ** جنس خود خوش خوش بدو ورد آورد
  • Oluktan dama geldi. Her cins, kendi cinsinden olanları çeker, bunu böyle bil!
  • سوی بام آمد ز متن ناودان ** جاذب هر جنس را هم جنس دان
  • Çocuk, sürtüne sürtüne öbür çocuğun bulunduğu tarafa geldi ve aşağıya düşme tehlikesinden kurtuldu.
  • غژغژان آمد به سوی طفل طفل ** وا رهید او از فتادن سوی سفل
  • Peygamberler de, kullan oluktan kurtarmak için insan olarak gönderilmişlerdir.
  • زان بود جنس بشر پیغامبران ** تا بجنسیت رهند از ناودان